Son dönemlerin zorlu projelerinden İstanbul Havalimanı (İGA)’nda tasarım aşamasından master plan ve inşaatına kadar 11 sene aktif görev alan İGA Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İnş. Y. Müh. İsmail Hakkı Polat, geçtiğimiz aylarda Dubai Havalimanı Geliştirmelerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak yeni görevine başlamıştı. Bu kapsamda, Dubai’deki mevcut havalimanlarıyla ilgili çalışmalarının yanı sıra Dubai’de dünyanın en büyük yolcu ve kargo kapasiteli yeni havalimanı projesinde etkin görev alacak olan Polat’la hem bu önemli proje hem de havalimanı inşaatlarında tasarım ve teknolojik anlamda nelerin değiştiği üzerine konuştuk. Polat, yeni havalimanı projesinin dünyanın en büyük yolcu ve kargo kapasiteli havalimanı projesi olacağını, bunun yanında havalimanının karbon ayak izi açısından ise dünyanın en ufağı olmasının hedeflendiğini dile getiriyor. Bu özel mülakatımız kapsamında Türkiye’deki firmalara da seslenen Polat, “Türk üreticiler sadece düz malzeme üretimi ve işçilikle anlamında değil, elektrik, mekanik, bilgisayar teknolojileri, otomasyon ve yazılım gibi alanlarda da ciddi yetkinliklere sahipler. Böylesine geniş bir yelpazede güçlü olan firmalarımız için Dubai’de büyük fırsatlar var. Türk firmaların finansal yeterliliklerini sağlamaları halinde, ana yüklenici olarak da bu projelerde rahatlıkla yer alabileceklerini ve kalite ile zaman açısından başarılı teslimatlar gerçekleştirebileceklerini düşünüyorum” diyor.
Şantiye: Neredeyse en başından itibaren oldukça özel ve zor bir proje olan İstanbul Havalimanı inşaatında 11 sene boyunca yönetici pozisyonunda etkin görevler aldıktan sonra geçtiğimiz aylarda da Dubai Havalimanları Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak yine önemli bir göreve getirildiniz... Öncelikle kısaca sizi tanısak...
İsmail Hakkı Polat: İTÜ İnşaat Fakültesi mezunuyum (1998). Ardından yüksek lisans eğitimi için bulunduğum ABD’de havacılık sektörüyle tanıştım. Yaklaşık 10 yılı yurtdışı olmak üzere tasarımdan inşaat ve işletmesine kadar hep havalimanı odaklı çalıştım. 2013 yılından geçtiğimiz eylül ayına kadar da İstanbul Havalimanı projesinde bulundum. En başından böylesine devasa, zor ve özel bir projede yer almak benim için büyük bir gurur vesilesidir. Tasarımlarından master plan ve inşaatına kadar yaklaşık 11 sene görev aldığım İstanbul Havalimanı’nda ayrıldığımda Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısıydım. Eylül ayında ise Dubai Airports (Havalimanı) şirketinde Geliştirmelerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak göreve başladım.
Dubai’ye aslında mevcut havalimanının ileride dönük gelişimi hem de yerine yapılacak ve dünyanın en büyük yolcu ve kargo kapasiteli yeni havalimanı projesinde etkin görev almak amacıyla geldim. Ekibimle hem faaliyetteki DXB (Dubai International Airport)’nin önümüzdeki süreçteki gelişim projelerini oluşturuyoruz hem de Dubai’deki diğer bir havalimanı olan Dubai World Central - Al Maktoum Uluslararası Havalimanı (DWC)’nın planlaması ve tasarımına operasyonel taraf olarak destek veriyoruz.
Şantiye: Dubai’ye yeni ve dünyanın en büyük havalimanı mı inşa edilecek?
İsmail Hakkı Polat: Evet... Bir devlet kurumu olan Dubai Airports’un aslında iki havalimanı var. Biri herkes tarafından bilinen ve kullanılan, şehrin kuzeyindeki DXB, bir de şehrin güneyindeki Al Maktoum Uluslararası Havalimanı (DWC). Dubai’de özellikle 2008’den sonra özel bir önem verilen havacılık sektörü Emirates Havayolları şirketinin büyümesine odaklanmış ve bu kapsamda havalimanlarına da farklı bir bakış açısıyla yaklaşılmış. Sonrasında 2009 yılında da FlyDubai Havayollarının operasyona başlaması ile tüm yolcu segmentlerine hitap edecek bir havayolu ağı oluşturmuşlar. Bu kapsamda hem bu iki havayoluna hem de sayısı 100’e ulasan diğer havayollarına gerekli operasyonel altyapıyı sağlarken hem Dubai’ye giriş kapısı hem de doğu-batı arasında operasyonel bir hub olması amacıyla devamlı büyütülen DXB, 2024 yılında, tamamı uluslararası olan 92.3 milyon yolcuya ulaşmış. DXB son 11 yılda en çok uluslararası yolcuya hizmet veren havalimanı rekorunu elinde tutuyor. Dubai’nin arzusu, turizmi sürekli büyüterek bir turizm destinasyonu olmanın yanı sıra, aynı zamanda sürekli gelişen bir yaşam merkezi haline gelmek. Bu kapsamda gelişen, büyüyen ve yolcu trafiği her geçen gün artan DWC, Dubai’nin uzun vadeli şehir planlarına göre çok daha büyük bir havalimanı haline getirilecek. Yeni havalimanı operasyona alındığında ise DXB kapatılacak. Yani aslında Atatürk Havalimanı’nın İstanbul Havalimanı’na taşınması, dönüşmesi projesine çok benzer bir proje. İhtiyaçlar, planlamalar ve süreçler benzer.
Şantiye: Çalışmalar hangi aşamada?
İsmail Hakkı Polat: DXB, fiziksel olarak artık büyüme ve genişleme imkânı kalmayan bir yapıya dönüşmüş durumda. Bu nedenle, gelecek yıllarda kapasitenin ve verimin artırılması, yolcu konforunun en üst düzeyde tutulmasını sağlayacak teknolojik çözümlere odaklanılıyor. Bununla birlikte, artan uçuş trafiğine ek olarak Emirates ve flydubai gibi stratejik öneme sahip havayollarının gelişim planlarına paralel çalışmalar yürütülüyor.
Bildiğiniz gibi, İstanbul Havalimanı da Türk Hava Yolları ve Türk havacılığının büyümesini destekleyecek şekilde planlanmıştı. Benzer şekilde, Dubai’de de Emirates ve FlyDubai’nin büyüme stratejileri yeni havalimanı planlamasında dikkate alınıyor. Yeni havalimanına 2032 yılı itibarıyla geçilmesi hedefleniyor.
Şu anda, master planların operasyonel analizleri yapılıyor ve geniş bir ekip, operasyonel konsept çerçevesinde planların güncellenmesi üzerinde çalışıyor. Tahminimce, önümüzdeki birkaç yıl içinde inşaat faaliyetleri yavaş yavaş başlayacak ve 2028 yılı itibarıyla hız kazanacak.
Şantiye: Proje hakkında genel bir bilgi alabilir miyiz?
İsmail Hakkı Polat: Büyük bir proje ve oldukça uzun vadeli ihtiyaçları karşılaması planlanıyor. İstanbul Havalimanı’ndakinden daha büyük bir terminal ve yolcu kapasitesi öngörülüyor. Yolcu ve kargo kapasitesi açısından dünyanın en büyük havalimanı olacak. Yılda 260 milyon yolcu kapasitesi ve 12 milyon ton kargo planlama ana kriterleri arasında bulunuyor.
“Terminal binasının, dünyanın en büyüğü olan İstanbul Havalimanı terminalinden büyük olacağını söyleyebilirim. Yeni havalimanı, toplamda 2 ana yolcu terminali ve 4 yolcu konkors alanı ile 400’ün üzerinde yolcu kapısı üzerinden hizmet verecek şekilde planlanıyor. Ayrıca İstanbul Havalimanına benzer şekilde 5 adet paralel pistin yer alması hedefleniyor...”
Şantiye: Tasarım, mimari ofis gibi unsurlar belli oldu mu? Nasıl bir yapı öngörülüyor?
İsmail Hakkı Polat: Yeni havalimanı birkaç fazdan oluşacak şekilde planlanıyor. Kurulum alanı yaklaşık 70 milyon metrekare, bu da İstanbul Havalimanı’na benzer bir büyüklükte. Henüz detay planlama ve tasarım çalışmaları devam ettiği için tüm bilgiler halka açık yayınlanmış değil. Ama ilk fazda yer alacak terminal binasının, şu anda dünyanın en büyük terminal binası olan İstanbul Havalimanı terminalinden büyük olacağını söyleyebilirim.
Toplamda 2 ana yolcu terminali ve 4 yolcu konkors alanı ile 400’ün üzerinde yolcu kapısı üzerinden hizmet verecek şekilde planlanıyor. Ayrıca İstanbul Havalimanına benzer şekilde 5 adet paralel pistin yer alması hedefleniyor. Elbette bu kapsamlı yapının ayrıntıları ve operasyonel olarak karşılaşılabilecek olası zorluklar üzerine yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
“Sürdürülebilirlik, projede, eskisi gibi master planların sonunda bir bölüm olarak değil de her çalışmanın içine entegre edilmiş çok önemli bir unsur olarak dikkate alınıyor. Hidrojen altyapısının oluşturulmasından elektrikli araç entegrasyonuna kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir unsurlara odaklanılıyor...”
Şantiye: İstanbul Havalimanı planlanırken veya inşasının başlamasının üzerinden 10 senelik bir zaman geçti. Bu 10 senede havalimanı inşaatlarında teknolojik, tasarımsal yaklaşım, yolcu talepleri veya yasal anlamda bir şeyler değişti mi? Havalimanı inşaatlarında anlayış nasıl bir seyir izliyor? Dubai Havalimanı özelinde farklı neler yapılıyor?..
İsmail Hakkı Polat: Havalimanı inşaatlarında son yıllarda operasyonel verimliliği artıran planlamaya çok daha fazla önem veriliyor. Bunun yanı sıra teknolojinin getirdiği yenilikler projelere dahil ediliyor. Eskiden bazı süreçler çok daha standarttı; mesela check-in kontuarları girişin karşısındaydı, ardından güvenlik ve pasaport kontrolünden geçilirdi. Şimdi ise daha farklı konseptler geliştiriliyor. Mesela İstanbul’da yolcunun akışını kolaylaştıracak planlamalar yapmıştık. Check-in deskleri karşıda değil, akışa paraleldi. Yolcu kapıdan girer ve düz olarak devam eder. Eğer check-in ihtiyacı yoksa güvenlik ve pasaport kontrol birimlerine ulaşıp kapılara gidilebilir. Mevcut Dubai Uluslararası Havalimanı’nda ise teknolojik anlamda daha üst düzey unsurlar da işleyişe eklenmiş durumda. Bürokratik kolaylıkları da olduğundan, kesintisiz seyahat açısından uygulanabilirliği çok daha yüksek ve tüm süreçlerden kolaylıkla geçilebiliyor. Örneğin Dubai’ye giriş yaptığınızda pasaport kaydınız alınıyor ve çıkışta (sonrasında da takip eden girişlerinizde) pasaport memurunu görmeden, her milletten yolcu elektronik kiosktan geçebiliyor ve birkaç saniyede işlem bitiyor. Hatta bu sene başında 2 farklı pasaport kontrol hattında operasyona açtığımız “pasaport kontrol koridoru” ile hiç durmadan ve herhangi bir kiosk işlemi yapmadan, normal yürüyüşünüz ile ilerleyerek hava tarafına geçebiliyorsunuz.
Biz şu anda hem mevcut DXB hem de gelecekteki DWC için operasyon konsepti çalışması içerisinde “misafir tecrübesi” altında yeni bir operasyonel master plan çalışması yapıyoruz. Yolcular havalimanında en rahat nasıl hareket ettirilip uçağına ulaştırılabilir veya uçağından indirilip havalimanından çıkarılabilir ve evlerine/otellerine ulaştırılabilir konusuna odaklanıyoruz. Tabii bu noktada Dubai şehrinin ulaşım anlamında havalimanına entegre edilmesi gerekiyor. Planlamalar, inovatif yöntemler bu alanlara yönelik. Bunların bir kısmı henüz havacılık sektöründe olmayan uygulamalar olacak, ki İstanbul Havalimanı’nda da böyle olmuştu. O dönemde de havacılıkta olmayan bazı yaklaşımları hayata geçirmiştik. Sonrasında da tüm dünyada bazıları popüler olmuştu. Dubai bu tarz yaklaşımlar için uygun bir kent. Binaları son derece modern ve teknolojik altyapıya sahip. O binalardaki teknolojinin havalimanında da bir üst noktadan kesintisiz olarak hissedilmesi amaçlanıyor.
İşletme tarafında ise sürdürülebilirliğe ciddi bir önem veriliyor. Beş on sene önce “sürdürülebilirlik” herkesin genelde sadece kullanmaktan hoşlandığı bir kelime olarak vardı ama bugünlerde artık projelerin kaçınılmaz bir unsuru oldu. Karbon ayak izinin düşürülmesi ve sürdürülebilirlik anlamında Dubai önemli işlere imza atmaya çalışıyor, kanun ve yönetmeliklerini gerçek sonuçlar alabileceği hususlara destek verecek şekilde çıkartıyor. Biz de projede doğal olarak, eskisi gibi master planların sonunda bir bölüm olarak değil de her çalışmanın içine entegre edilmiş çok önemli bir unsur olarak dikkate alıyoruz. Hidrojen altyapısının oluşturulmasından elektrikli araç entegrasyonuna kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir unsurlara odaklanıyoruz. En büyük havalimanı olma hedefinin yanında karbon ayak izi açısından da en ufağı olmak hedefleniyor. Dünya Ekonomik Forumu gibi uluslararası kuruluşlar ile ortak projeler yürütülüyor ve bu kapsamdaki önerileri de yakından takip edilip uyarlanmaya çalışılıyor. Yani operasyonel planlama kapsamında sürdürülebilirlik ana unsurlarımızdan biri.
“Doğrudan kullanabileceğimiz ve bize fayda sağlayacak 120 örnek çalışma tespit ettik. Operasyonel katkı sağlayabileceğine ve diğer büyük havalimanına adapte edilebileceğinden emin olduğumuz 15 kadar projeyi tüm yönleriyle hazır şekilde operasyona alıp kullanmayı planlıyoruz...”
İnovasyon ise biliyorsunuz artık hayatın içine girdi. Yapay Zeka ve Makine Ögrenmesi gibi yaklaşımlardan ilkokul öğrencileri bile yararlanmaya başladı. Doğal olarak bizler de havacılıkta güvenli, konforlu ve verimli operasyonlara imza atmak amacıyla söz konusu teknolojilerden yararlanıyoruz. Tabi bu teknolojilerin havacılık kural ve yasal zorunluluklarına adaptasyonu da önemli bir konu. Bu entegrasyon üzerine da çalışıyoruz. Örneğin 4 ay içerisinde havalimanında doğrudan kullanabileceğimiz ve bize fayda sağlayabileceğini düşündüğümüz yaklaşık 120 adet örnek çalışma tespit ettik. Önümüzdeki iki senede içlerinden seçim yapıp, operasyonel katkı sağlayabileceğine ve diğer büyük havalimanına adapte edilebileceğinden emin olduğumuz 15 kadar projeyi tüm yönleri ile (regülasyon, prosedür, teknolojik altyapı, kaynak planlaması, sistemsel entegrasyon, performans analizi, vb.) hazır şekilde operasyona alıp kullanmayı planlıyoruz. Bu süreç içerisinde operasyonel izin, prosedür ve yönetmeliklerin de güncellenmesi yapılmış olacak.
Şantiye: Bunlar ne gibi konseptler?..
İsmail Hakkı Polat: Genelde havayolları firmaları uçaklarını 60 veya 90 dakikalık sabit dönüş süreleri üzerinden planlarlar. Yani yolcularıyla inen uçak 60 dakikada uçuşa hazır hale getirilir. Bu süre bazı ülkelerde, özellikle low-cost havayolları operasyonları için oldukça düştü. DXB ve DWC’de ise bu kapsamda yapay zekayı kullanıp dinamik bir planlama yapılabilir mi sorularının cevabını arıyoruz. Büyük bir havalimanında, geçmiş verilere bakıp uçuştan uçuşa farklı dönüş süreleri yüksek doğrulukla tahmin edilebilir ve uygulanabilir mi, algoritmalar çıkarılabilir mi diye düşünüyoruz. Hâlihazırda Dubai şehri içinde check-in hizmeti ve havalimanına gelişin entegre olarak yapılabildiği ürünlerimiz bulunuyor. Bunu daha yaygınlaştırabilir miyiz ve check-in sonrası yolcuyu şehir içinden doğrudan hava tarafına bağlayabilir miyiz gibi konseptleri planlamaya çalışıyoruz. Tabi bunlar bir günde olacak işler değil ama önce fikirleri ortaya koymak önemli. Sonra verileri toplayıp üzerlerine yoğunlaşacağız. Dolayısıyla yeni havalimanın bu tip uygulamalara imkân verecek esnek bir altyapıya sahip olması ve birbirleriyle etkileşime girebilecek sistemler kurulması da önemli.
“Türk firmaları Dubai’de önemli başarılara imza atıyor ve birçok altyapı-üstyapı projesinde aktif olarak yer alıyorlar. Gurur verici bir tablo...”
Şantiye: 8 ay önce göreve başladığınızda Dubai’de nasıl bir manzarayla karşılaştınız? Nasıl bir işleyiş, inşaat sektörü ve bürokrasi var?
İsmail Hakkı Polat: Dubai’de oldukça dinamik bir inşaat sektörü var; bu durum hemen fark edilebiliyor. Özellikle son yıllarda daha akılcı ve planlı bir şekilde ilerleme yönünde ciddi adımlar atılıyor. Türk firmaları da bu alanda önemli başarılara imza atıyor ve birçok altyapı ve üstyapı projesinde aktif olarak yer alıyor.
Dubai’ye geldikten sonra, görevim gereği, buradaki resmi kurumların temsilcilerini ziyaret ederek tanışma fırsatı buldum. Yol idaresinden liman idaresine kadar birçok kamu kurumu ile görüşmeler gerçekleştirdim. Türk olduğumu söylediğimde daha da büyük bir ilgiyle karşılandığımı belirtmeliyim. Hepsi de Türk firmaları ile yaptıkları inşaat projelerinden çok memnun olduklarını söylediler. Gerçekten gurur verici bir tablo diyebilirim.
Dergimizin organizasyonlarından Şantiye’nin Yıldızı ve Yılın Yeşil Yapı Malzemesi & Teknolojisi ödüllerinin değerli jüri üyelerinden olan Dubai Havalimanları Kıdemli Başkan Yardımcısı İnş. Y. Müh. İsmail Hakkı Polat ile online bir röportaj gerçekleştirdik...
Şantiye: Dubai’ye gittiğinizde ilk gözünüze çarpan ya da raporladığınız şeyler nelerdi?
İsmail Hakkı Polat: Ekibimle tanıştıktan sonra sık sık saha ziyaretlerinde bulundum. Her iki havalimanının kontrol kulelerinden tuvaletlerine kadar tüm unsurlarını yerinde görmek istedim. İlk fark ettiğim konulardan biri, özellikle yolcu dışı alanlar -kargo ve diğer destek yapılarında- verimlilik açısından önemli farklılıklar olduğuydu. Şu anda bu konuyla ilgili bir proje üzerinde çalışıyoruz.
DWC gibi kapsamlı ve yeni bir havalimanının planlanması ve hayata geçirilmesi için 10 yıl oldukça sınırlı bir süre; hazırlıkların çok koordineli bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu nedenle, yeni havalimanının operasyon konseptinin vakit kaybetmeden netleştirilmesi için çalışmalarımıza başladık. Böylece tasarım ve yapım aşamalarına operasyonel verimliliği sağlayacak geri dönüşleri iletebileceğiz. Mevcut durumu değerlendirirken iki farklı perspektiften bakmak gerekiyor. Dolayısıyla operasyonel açıdan da hem kaliteyi ve hizmeti hem de kapasiteyi ve verimliliği en üst düzeyde tutmak için titizlikle çalışmamız gerekiyor.
Bu doğrultuda iki önemli proje önerdim. Birincisi, Dubai Havalimanı’nın tek bir operasyonel master plan etrafında bütünleşmesini sağlamak. İkincisi ise mevcut süreç ve operasyonel sistemlerin Bütünleşik Havalimanı Yönetimi (Total Airport Management) dediğimiz sürece hazırlayacak şekilde entegrasyon ve teknoloji açısından yeniden değerlendirilmesi ve güncellenmesi. Amacımız, hem mevcut havalimanının önümüzdeki 10 yıl boyunca operasyonel verimliliğini ve kapasitesini en yüksek seviyede tutmak hem de DWC’ye geçiş öncesinden tüm operasyonel süreçleri en ince detayına kadar planlamış olmak.
Çünkü Dubai Havalimanı, uluslararası alanda yolcu memnuniyeti açısından üst düzeyde değerlendirilen bir havalimanı ve biz de bu standardı korumayı hedefliyoruz. Yeni havalimanını çok daha iyi bir seviyeye taşımaya çalışırken, mevcut kalitenin sürdürülebilirliğini sağlamak da başlı başına kritik bir konu.
Aynı zamanda yeni havalimanının operasyonel konseptini planlamak ve bu yaklaşımı tasarım aşamasına yansıtmak için çalışıyoruz. Bu üç başlık, şu anda öncelikli gündem maddelerimiz arasında yer alıyor.
“İstanbul Havalimanı’nda eşi olmayan boyutlarda sorunlar çözüldü...”
Şantiye: İstanbul Havalimanı inşaatında zemin ve zaman kısıtı gibi çok önemli bazı problemler vardı. Dubai’de de inşa anlamında benzer sıkıntılar var mı?
İsmail Hakkı Polat: Böylesine büyük projelerde kontrat yapısı çok önemli. Türkiye 2000’lerden bu yana Yap-İşlet-Devret modelinde çok başarılı uygulamalara sahip. İstanbul Havalimanı da böyle bir projeydi. Özel sektör bir araya gelip İstanbul Havalimanı projesini yüklendiği zaman işin en büyük riskinin toprak işleri olduğu biliniyordu. Havalimanı yapımına uygun bir zemine sahip değildi; belki hiçbir şeyin yapımına uygun bir zemin değildi. Dediğiniz gibi toprağın rehabilitasyonuna çok mesai harcandı. Çok üst düzey profesyonellerden oluşan bir ekiple sahada gerçek ölçekli deneyler yapılarak bu ciddi sorun aşıldı. Zemin konusunda Türk firmalarının ve tasarım ekiplerinin çözemeyeceği bir husus olmadığını düşünüyorum. İstanbul Havalimanı bunun en güzel örneği. Bir eşi daha olmayan boyutlarda bir sorun çözüldü.
Dubai’de ise zeminle ilgili böylesine bir sorun yok belki ama kendine has zemin yapısından kaynaklı başka sorunları var. Yap-İşlet-Devret modeli bir proje olmadığından zamanla da ilgili bir zorlama yok; ancak burada daha çok havayollarının planlamalarına eşgüdümlü olmaktan kaynaklı bir zaman kısıtı var. Yani Emirates ve flydubai havayolu şirketleri yakın gelecekte toplamda 500, 2040’ların sonuna doğru da 900 uçağa sahip olacaklar. Bu kadar uçağı barındırabilecek ve operasyonunu gerçekleştirebilecek büyük bir havalimanına ihtiyaç var. O yüzden o havayollarının büyüme stratejisine eş zamanlı bir havalimanın operasyona girme zorunluluğu bulunuyor. Ama İstanbul’daki gibi 42 ayda bitirilmesi gerekmiyor. Tahminim 5 yıllık bir inşaat planı çerçevesinde ilk faz operasyona teslim edilebilir. Tabii İstanbul’daki gibi herkesin taşın eline koyması da gerek. Mesela THY ve kargo firmaları kendi binalarını inşa etmişlerdi. Burada da Emirates, flydubai gibi lokal havayolları ve yer hizmeti verecek ya da kargo operasyonları gerçekleştirecek firmaların kendi operasyonel binalarını yapmaları söz konusu; ki havalimanı operasyona tam teşekküllü geçebilsin. İstanbul’daki gibi topyekûn bir seferberliğin olması gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Tabii ayrıca havalimanı inşaatı haricinde şehre bağlanacak metro ve yolların da inşası şart.
“Türk üreticiler sadece düz malzeme üretimi ve işçilikle sınırlı değil, elektrik, mekanik, bilgisayar teknolojileri, otomasyon ve yazılım gibi alanlarda da ciddi yetkinliklere sahip. Bu kadar geniş bir yelpazede güçlü olan firmalarımız için Dubai’de büyük fırsatlar olduğunu düşünüyorum...”
Şantiye: Bir dönem yakın çalıştığınız Türk inşaat sektörüne şu anda belli bir mesafeden bakıyorsunuz. Dubai Havalimanı inşaatında Türkiye’den hangi unsurlar başarılı olabilir sizce?
İsmail Hakkı Polat: İstanbul Havalimanı, birbirleriyle yarışan prototipleme yöntemiyle inşa edildi ve yerel kaynaklar önceliklendirildi. Temin süresi, mesafe ve üretimin kontrol edilebilirliği büyük önem taşıyordu. Bu yaklaşımlar bize ciddi avantajlar sağladı. Türk üreticiler hem imalat hem de bitiş işçiliği açısından gerçekten başarılı.
Elbette sadece düz malzeme üretimi ve işçilikle sınırlı değil; elektrik, mekanik, bilgisayar teknolojileri, otomasyon ve yazılım gibi alanlarda da ciddi bir yetkinlikleri var. Bu kadar geniş bir yelpazede güçlü olan firmalarımız için Dubai’de büyük fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Artık biliyoruz ki Türkiye’de üretilen birçok yapı malzemesi Avrupa standartlarını yakalamış durumda, hatta bazı alanlarda bu standartların da üzerine çıkmış bulunuyor. Yerli firmalarımız ürün kalitesi açısından büyük gelişim gösterdi.
Bundan sonraki aşamada, marka değeri oluşturmanın da en az kalite kadar önemli olduğunu düşünüyorum ve firmalarımıza bu yönde yoğunlaşmalarını tavsiye ederim. Tanıtım da bu süreçte kritik bir rol oynuyor. Dubai’deki yeni havalimanının yüksek kaliteli ürünlerle donatılması planlanıyor. Ahşap kullanılacaksa birinci sınıf olacak, seramik kullanılacaksa yine birinci sınıf tercih edilecek. Kalite, en üst düzeyde önceliklendirilmiş durumda. Sonuçta çok yüksek bütçeli bir projeden bahsediyoruz.
Türk firmalarının finansal yeterliliklerini sağlamaları halinde, ana yüklenici olarak da bu projelerde rahatlıkla yer alabileceklerini ve kalite ile zaman açısından başarılı teslimatlar gerçekleştirebileceklerini düşünüyorum.
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
4 Haziran 2025
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hannover Fairs, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wielton, Wilo, Winsa, XCMG, Xylem ve ZF'nin değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1.800 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.