Kamusal ile özel, iç ile dış arasındaki ayrımları çoğu zaman ortadan kaldıran ve minimal bir çerçeve içerisinde açık bir alana sahip Farnsworth Evi, Alman kökenli ünlü Mimar Mies van der Rohe’un özgün tasarımlarından biri... Modernist mimarinin simgeleri arasında yer alan bu meşhur ev bağımsız bir kişiliğe sahip, ama aynı zamanda doğayla olan bağa dair güçlü duygular da uyandırıyor. Şeffaf cephesi, “ev”i tanımlayan olağan sınırları bulanıklaştırıyor. Chicago’nun yakınlarında tenha bir ormanlık alanda bulunan Farnsworth Evi tarihi bir döneme de atıfta bulunmuyor ve “mahrem”e odaklı bir işleve sahip değil.
Mimar Ludwig Mies van der Rohe’un tasarladığı ve modernist mimarinin simgelerinden biri olan Farnsworth Evi Chicago’nun bir banliyösünde 1946-1951 yılları arasında yirmi dönümlük bir arazi üzerinde inşa edilmiş. İsmini, ilk sahibi Dr. Edith Farnsworth’tan alan bu ikonik ev, zamanında büyük cam paneller ve çelikten imal edilen dış cephesi nedeniyle oldukça dikkat çekmişti.
140 metrekarelik tek katlı ev, bir haftasonu evi olarak tasarlanmış. Dr. Farnsworth’un arkadaşlarını ağırlayabileceği, hobileriyle uğraşabileceği, doğayla iç içe olabileceği şeffaf yapının iç mekanı geniş bir yaşam alanı ve küçük mutfak ile iki banyodan oluşuyor.
Tavandan zemine camın kullanımı, iç mekanı doğal çevreye son derece açık hale getirmiş. Çatıyı ve zemini oluşturan iki belirgin yatay platform, yaşam için açık bir alan oluşturmuş. Döşeme kenarları saf beyaza boyanmış açıkta kalan çelik yapı elemanlarıyla tanımlanmış.
Doğayla olan bağlantı vurgulanıyor
240.000 m2lik kırsal bir alan içindeki yapı, Ludwig Mies van der Rohe’un, doğayla ilişkisini ön plana çıkarma fırsatı sunmuş. Bireyin, insan yapımı bir barınak aracılığıyla doğayla olan bağlantısını vurgulamaya çalışan Rohe, binayı, doğadan aynı anda hem "bağımsız" hem de iç içe geçmiş, iç-dış mimari bir barınak olarak tasarlamış. Mies, yapıyı, arazinin selden etkilenmeyen yüksek arazisi üzerine inşa etmemiş; bunun yerine binayı doğrudan nehrin kenarına yakın taşkın yatağı üzerine inşa ederek doğanın tehlikeli güçlerini kışkırtmayı seçmiş. Evin zemini, 1956 ve 1996’da iki kez su altında kalmış ve tesisatta, ahşap kaplamada, camda ve mobilyalarda ciddi hasara neden olmuş.
Evin mahremiyeti uzun bir perdeyle sağlanıyor
Evin cephesini oluşturan paneller, 0,64 cm kalınlığındaki basit camdan oluşuyor ve W köşebentler ve çubuklarla inşa edilmiş çelik çerçevelerle yerinde tutuluyor. Evin mahremiyetini ve gölgeyi ise uzun bir perde sağlıyor. Cephenin çalıştırılabilen tek parçası, doğu cephesinin alt kısmında yer alan çift kapı ve iki pencere.
Ev, zemin ve tavan levhalarının yanlarına bağlanan sekiz adet geniş flanşlı çelik sütunla taşkın ovasından 1,60 metre yüksekliğe yükseltilmiş. Döşemelerin uçları kolon desteklerinin ötesine uzanarak konsollar oluşturuyor. Ev, bulunduğu yerin üzerinde ağırlıksız bir şekilde yüzüyor gibi görünüyor. Üçüncü bir yüzer levha, bitişik bir teras, yaşam alanı ile zemin arasında bir geçiş görevi görüyor. Eve, zemini terasa ve ardından sundurmaya bağlayan iki dizi geniş basamakla erişiliyor.
Tek bir oda, 50'ler için de oldukça farklı bir yaklaşımmış
Bina açık bir alan içerisinde uyuma, yemek pişirme, giyinme, yemek yeme ve oturma için mimar tarafından önerilen, ancak dikte edilmeyen bağımsız unsurlarla dolu büyük bir odadan oluşuyor. Mimar, bu mekan konseptini çeşitli varyasyonlarla daha sonraki binalarına da uygulamış. Serbestçe kullanılabilen veya herhangi bir şekilde bölgelere ayrılabilen, değişen kullanımlara uyum sağlayacak esnekliğe sahip, iç desteklerden arındırılmış, camla çevrelenmiş ve dış tarafta minimum yapısal çerçeveyle desteklenen tek bir oda kavramı dönem için de oldukça farklı bir yaklaşımmış.
Evin zemini, aralarında bir yerden ısıtma sistemi ve dairesel bir merkezi atık ünitesine giden evsel su tesisatı giderlerini barındıran iki katmandan oluşuyor. Çatıdan gelen su da üniteye akıyor.
"En yaşanmaz ev tipi" mi?..
Oldukça ilginç de bir yapım hikayesi olan binanın inşası tamamlandıktan sonra Dr. Farnsworth ile hem mimar hem müteahhit olarak görev alan Mies van der Rohe, iç mekan konusunda kamuoyu önünde şiddetli bir kavgaya tutuşmuşlar. Farnsworth, ev için mevcut mobilyalarını kullanmak istemesine rağmen Mies, evi kendi tasarımlarıyla dekore etmekte ısrar etmiş. İkili arasındaki anlaşmazlık ve evin alışılmadık görünümü basının da oldukça ilgisini çekmiş. Birçok olumlu ve olumsuz yorumun muhatabı olan yapı için House Beautiful Dergisi’nde (1953) yayınlanan bir makalede şu ifadeler kullanılmış: “Tamamı camdan yapılmış bu ev, ağaçtan inip bir mağaraya girdiğinden beri insanoğlu için belki de en yaşanmaz ev tipi olma özelliğine sahip. Yazın sıcaktan bunalmamak, kışın soğuktan donmamak mümkün değil. Güneşten koruyacak bir saçak bile yok. ‘Temiz’ görünümü bozmamak için asgari düzeyde alet ve eşyanın olduğu yapıda önceden belirlenmiş keyfi çizgiler boyunca yerleştirilmiş üç veya dört parça mobilya mevcut. Kesin ve kalıcı noktalarda yalnızca birkaç kitap ve bir tabloya yer var; çocuklara ve köpeklere yer yok. Mutfak olanakları da son derece yetersiz ev. Kısaca evde ‘insani hiçbir şey’ yok”.
Mimar Mies van der Rohe ise evin alışılmışın dışında tasarımına şu açıklamayı yapmış: “Doğanın da kendi hayatı olmalı. Evlerin rengiyle, iç dekorasyonuyla doğa bozulmamalı. Doğa, evler ve insan bir araya getirilmeli. Doğaya evin cam cephesinden bakarsanız, dışarıdan bakıldığından çok daha derin bir anlam kazanır.”
Diğer taraftan dönemin enflasyonist ortamı nedeniyle ön görülen maliyetin aşması da mimar ile mal sahibi arasında bazı anlaşmazlıklara da yol açmış. Hatta inşaatın tamamlanmasına doğru Mies, inşaat masraflarının bir kısmının ödenmemesi nedeniyle dava bile açmış. Hukuki anlamda haklı bulunan mimar için biraz “içi boş” bir zafer olmuş. Sürtüşme, tam bitmemiş bir alan ve mobilyasız bir iç mekanla sonuçlanmış. Tik ağacından bir gardırop ve bronz perdeli sundurmanın inşaatı, Mies’in tasarımlarına uygun olarak eski çalışan William Dunlap ve aracılık yapan yerel bir fabrika işçisi tarafından tamamlanmış. Mies, Edith’le bir daha iletişim kurmamış.
Sık sık mimarlara ev sahipliği yapıyor
Dr. Farnsworth Evi 21 yıl boyunca hafta sonu evi olarak kullanmış. Ve tabii dünyaca ünlü bir mimarın eserlerini görmek için sık sık mimarların ziyaretine ev sahipliği yapmış. 1972’de Farnsworth Evi, İngiliz emlak patronu, sanat koleksiyoncusu ve mimari meraklısı Lord Peter Palumbo tarafından satın alınmış. 31 yıl boyunca mülkün sahibi olmasının ardından mülkü açık artırmayla satışa çıkarması, binanın geleceği konusunda ciddi endişelere yol açmış. "Farnsworth Evi Dostları" da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından korumacılar ve katkıda bulunanlar, evi orijinal yerinde tutmak için ortak bir koruma ve bağış toplama çabası başlatmışlar. Bu mali destek sayesinde, National Trust for Historic Preservation and Landmarks Illinois, evi Aralık 2003’te 7,5 milyon dolara satın alabilmiş. Artık bir ev müzesi olarak işletilen Farnsworth Evi, National Trust tarafından düzenlenen turlarla halka açık olarak faaliyet gösteriyor.
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
4 Mart 2025
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wilo, Winsa, XCMG ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.