• Künye & Abonelik
  • Hakkımızda
  • Bize Ulaşın
Şantiye Dergisi
PERI
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Teknik
  • Röportaj
  • Ürün & Sistem
  • Proje
  • Makale
  • Rapor

Prefabrike Betonarme Yapılar Sorunlara Çözüm Olabilir mi?.. Günkut Barka, Hakan Ataköy ve Prof. Dr. Ercan Yüksel Cevapladı

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye Prefabrik Birliği’nin yayımladığı “Beton Prefabrikasyon El Kitabı” ile “Önüretimli Betonarme Örnek Bir Sanayi Binasının TBDY 2018’e göre Analiz ve Tasarımı” kitaplarını takiben 2025’in ocak ayında da öngerilme, deprem, güçlendirme, cephe panelleri gibi konular ile yapısal olmayan prefabrike betonarme elemanları da kapsayan “PREFABRİKE BETONARME YAPILAR” isimli yeni bir kitap yayımlanmıştı. İnş. Müh. Günkut BARKA, İnş. Y. Müh. Hakan ATAKÖY ve Prof. Dr. Ercan YÜKSEL tarafından kaleme alınan “Prefabrike Betonarme Yapılar” kitabı tasarım, üretim ve montajda görev alan inşaat mühendislerinin yanı sıra sektöre hizmet veren mimarlara da referans oluşturan oldukça değerli bir çalışma olarak dikkat çekiyor. 357 sayfadan oluşan kitapta “Prefabrike (Önüretimli) Betonarme Yapılar”, “Beton Prefabrikasyonda Kullanılan Yapı Malzemeleri”, “Beton Prefabrikasyonun Sağladığı Faydalar”, “Beton Prefabrikasyon Uygulamaları”, “Prefabrik Yapıların Tasarım Aşamaları”, “Prefabrike Taşıyıcı Sistemler”, “Beton Prefabrikasyonda Öngerme ve Ardgerme”, “Prefabrike Taşıyıcı Sistem Elemanları”, “Birleşim ve Bağlantılar”, “Üretim, Stoklama, Nakliye ve Montaj”, “Deprem Tehlikesi, Yapısal Deprem Performansı ve Güçlendirme”, “Cephe Panelleri” ve “Yeni Ufuklar” olmak üzere 13 bölüm bulunuyor. Konu anlatımları ve örnekler hazırlanırken okuyucunun kitabı, “Beton Prefabrikasyon El Kitabı” ile birlikte kullanacağı öngörülmüş. Kitapta, konunun daha ayrıntılı anlaşılmasına yönelik çok sayıda el hesabına dayalı sayısal örneğe de yer verilmiş... Biz de hem bu değerli kitap hem de prefabrike betonarme yapıların sunduğu faydalar konusunda, kitabın yazarları İnş. Müh. Günkut Barka, İnş. Y. Müh. Hakan Ataköy ve Prof. Dr. Ercan Yüksel’den bilgiler aldık...

Resim Başlığı

BU İÇERİĞE, ŞANTİYE®NİN MAYIS - HAZİRAN 2025 (411.) SAYISININ E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA GÖZ ATMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN...

Şantiye: Prefabrike Betonarme Yapılar kitabınızla ilgili bilgi alabilir miyiz? Hikayesini dinlemek isteriz...

Üçümüz de Türkiye Prefabrik Birliği’nde yıllardır aktif görevler alan, birliğe ve sektöre katkı sağlamaya çalışan teknik kişileriz. Kitabın yazarları olarak konuyla ilgili neredeyse 70’li yıllara uzanan hem akademik hem pratik anlamda ciddi tecrübelerimiz var. Böylesine önemli olduğunu düşündüğümüz bir iş için tekrar bir araya geldik ve verimli bir çalışma gerçekleştirdik.

Özellikle doksanlı yılların başındaki Erzincan depreminden sonra Prefabrikasyon Teknik Komitesi olarak 1998’deki deprem yönetmeliğinin içine prefabrikasyonla ilgili bazı maddeler dahil edilmesini sağlamıştık. Bu anlamda yönetmeliklere ilk defa beton prefabrikasyon kavramını girdiği mevzuat olmuştu. Ardından gelen deprem yönetmeliklerinde de katkılar sağladık. Bu arada 2018’de İTÜ ile TPB şemsiyesi altında önemli bir çalışma başlatıldı ve ilk defa AB programı kapsamında bir beton prefabrikasyon tasarım kılavuzu hazırlandı. Akabinde, 2018’deki Deprem Yönetmeliğine yine katkılar sunduk. Hatta o yönetmelikte beton prefabrikasyon madde olarak değil bölüm olarak yer aldı. Aynı yıl, yine üçümüz ilk defa Beton Prefabrikasyon El Kitabı’nı sektörle buluşturduk. Mühendislerin ellerinin altında, masalarının üzerinde duran pratik bir başvuru kitabıydı. Bu kitabın da en büyük özelliklerinden bir tanesi, diğer ülkelerdeki kitaplar gibi her konu anlatıldıktan sonra, ardından bir örnek hesap koyarak oradaki metinlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktı. Ardından, kitabın pratik olarak daha da iyi karşılık bulması için bir “Önüretimli Betonarme Örnek Bir Sanayi Binasının TBDY 2018’e göre Analiz ve Tasarımı” ismiyle bir kitap daha oluşturduk. Bu hikayenin son adımı olarak ocak ayında da Prefabrike Betonarme Yapılar kitabını yayınladık. Bugüne kadar getirdiğimiz çizginin sonu oldu bu kitap. Önemli tüm başlıkları bir araya toparladık ve neticede prefabrikasyonla ilgili ciddi bir kaynak dizini elde ettik. Konuya ilgi duyan mühendis ve mimarların yararlanacağı bir el altı kitabı olacak düşüncesindeyiz.

Şantiye: Konuyla ilgili Türkiye Prefabrik Birliği’nin yanı sıra İTÜ İnşaat Fakültesi’nde de ciddi çalışmaları yürütülüyor herhalde...

Evet İTÜ’de özellikle deneysel çalışma imkanlarının ülkemizde yaygınlaşmaya başladığı 1990’lı yıllardan itibaren farklı yapı malzemeleri veya yapım tekniklerinin genel davranış biçimlerinin anlaşılması, özelde de deprem davranışının anlaşılmasına yönelik pek çok deneysel çalışma yapıldı. Bu kapsamda 1992 yılından bu yana beton prefabrikasyon ve bunun paralelinde diğer alanlarda çok sayıda deneysel çalışma yapı ve deprem mühendisliği laboratuvarında gerçekleştirildi. O yıllardan itibaren prekast kolonların davranışının ve soket temel kolon bağlantı detaylarının anlaşılması gibi birtakım problemlerin çözümüne yönelik olarak İnşaat Fakültesi laboratuvarında deneysel çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalarla elde edilmiş sonuçlar, farklı yıllarda yayınlanan yönetmeliklerin şekillendirilmesinde önemli katkılar sundu. 1999 Marmara depremleri meydana geldikten sonra özellikle güçlendirme yöntemlerinin belirlenmesi ve yapıların farklı yöntemlerle güçlendirilmesi ile ilgili çalışmalar ön plana çıktı ve bu kapsamda yine prekast daha sınırlı ölçülerde kalmak üzere İTÜ’nün Ar-Ge yaptığı konulardan biriydi. Fakat AB’nin deprem mühendisliği çalışmalarına desteklerle de ana fikir olarak prekast yapı sistemlerinde birleşim detaylarının çalışıldığı projeler gerçekleştirilmeye başlandı. Bu proje aslında çok öğretici oldu, çünkü proje üzerinde farklı ülkelerin veya araştırma kurumlarının sorumlulukları bulunuyordu. Herkes kendi alanında belirlenen detaylarla ilgili olarak çalışmalar yapmak suretiyle grup içerisinde paylaşılıyordu. Bunlar daha sonra akademik yayınlara ve raporlara dönüştü. Daha sonra da ISO tarafından bir standart olarak yayınlandı. Bu süreç içerisinde İTÜ de Avrupa’daki ilgili kurumlarla çok sayıda karşılıklı temaslar içerisinde bulunarak, kendi çalışmalarını paylaştı. Şu anda 2018 yönetmeliği içerisinde yer alan bağlantı şekillerinin bazıları bu projelerde üretilen verilere dayalı olarak gerçekleştirilmiş oldu. Bu çalışmaları daha ileri götürmek üzere daha sonraki dönemde imkanlardan planlanarak farklı projeleri tamamlandı. Tabii hala da konuyla ilgili birçok akademik çalışma yürütülüyor. Çünkü beton prefabrikasyon yükselen bir değer. Özellikle endüstrileşme ve imalatın şantiyedeki belirsiz ortamdan fabrika ortamına çekilmesi noktasında kalite kontrolünün ve ürün üzerindeki uygulama sürecindeki hakimiyetin sağlanması anlamında oldukça avantajlı bir yöntem. Özellikle hızlı yapılaşmanın olduğu Japonya, Çin, Güney Kore gibi ülkelerde konuyla ilgili çok sayıda Ar-Ge çalışması yürütülüyor.

Resim Başlığı

Şantiye: Prefabrik betonarme yapılar ve betonun prefabrikasyonu nedir? Ne işe yarar, ne türleri vardır?

Prefabrike betonarme yapılar, beton yapı elemanlarının fabrikalarda kalite kontrol süreçleri altında üretilip şantiyede montajlarının yapıldığı yapılardır. Üretimin endüstriyel olması ve kontrol altında belli modüler sistemlerde üretilmesi önemlidir. Bu kapsamda bir yapıyı oluşturan kolonlar, kirişler, döşeme elemanları, merdivenler ve cephe elemanları üretilebilir. Bir yapının tamamı bu elemanlardan yapılabildiği gibi kısmen de söz konusu elemanlardan yararlanarak konvansiyonel sistemler kullanılabilir. Örneğin prefabrik olarak üretilmiş döşeme sistemlerini tek başına yapılarda uygulamak mümkündür. Ki, Türkiye’de sanayi yapılarının yüzde 85’i bu metotla yapılır. Sadece taşıyıcı sistemleri prefabrik beton olan yapılar da vardır. Stadyumlarda ise ülkemizde genelde tribünler prefabrik olarak inşa edilir. Bunlar dışında yurt binaları, hastaneler, bürolar ve konutlar gibi birçok yapı çeşidinde hem yapı bazında hem de ürün bazında geniş bir yelpazede beton prefabrikasyon uygulamaları söz konusudur. Tabii bu arada elektrik direklerinden sulama kanallarına, tünel segmentlerinden köprülere kadar çok geniş bir yelpazede prefabrik beton ürünler pratik çözümler yaratır ve yaygın olarak kullanılırlar. Günlük yaşamda farkında olmadan pek çok prefabrike bileşenle karşılaşılır. Köprülerin neredeyse tamamı, cepheler, iskeleler, parke taşları vs. hep beton prefabrik olarak imal edilen bileşenlere sahiptir.

“Yüksek riskli yapılardaki üstün performanslı çözümler ancak fabrika ortamlarında çok daha rahat üretilebilir...”

Şantiye: Avantajı nedir?

Birincisi, üretimin şantiye koşullarından kurtarılarak fabrika ortamında, yani kalite kontrol süreçleri içerisinde, mevsim koşullarından bağımsız yapılabilir olmasıdır. Bu oldukça önemlidir, çünkü beton uygulaması, hassas mühendislik hesapları yapılması gereken ve hassas uygulama gerektiren bir süreçtir. Şantiyeler ise bu anlamda biraz riskler ve sürprizler içerebilir. Beton üretimi sürekli olarak bir fabrika ortamında yapıldığında doğal olarak daha yüksek bir kontrol sürecinden geçilir. İmal edenlerde, aynı işi sürekli yaptıklarından oldukça uzmanlaşırlar. Hangi zamanda ne üretildiği bilindiğinden izleme anlamında da büyük avantajlara sahiptir. Dijital izleme kabiliyeti de varsa ilgili ürünün hangi yapının hangi bölümüne ne zaman monte edildiği gibi bilgiler kayıt altında tutulabiliyor. Bunlar tabii yapı güvenliği açısından önemli bilgiler.

En önemli avantajlardan bir tanesi de mevsim koşullarından bağımsız bir üretim sürecine sahip olmasıdır. Yani yağmur veya kar olması, iklimlendirilmiş fabrika ortamındaki üretimi engellemez ve kesintiye uğratmaz. Kürleme çok daha kontrollüdür. Kısa sürede kalıptan alınabilir. Bununla alakalı olarak üretim iyi planlandığı zaman stok alanında ürünler sevkiyata kadar bekletilebilir.

Sahalarda da ciddi avantajlara sahiptir. En önemlisi zaman tasarrufu sağlamasıdır. Konvansiyonel inşaatta temeller dökülür, sonra kolonlar ve döşemeler oluşturulur, katlar yukarı çıkar. Beton prefabrikasyonunda ise eş zamanlı üretim yapma imkanı oluyor. Yani fabrikada üst yapı elemanları üretilirken o sırada şantiyede temeller inşa ediliyor. Dolayısıyla eş zamanlı üretim sayesinde temeller inşa edildikten sonra o sırada da fabrikada elemanlar üretiliyor ve kısa zamanda sahaya getirilip montaj yapılıyor. Bu montaj yapılırken konvansiyonel inşaatlardaki gibi hava şartlarından çok fazla etkilenilmiyor. Neredeyse her hava koşulunda montaj yapmak mümkün. Kolonlar dikiliyor, kirişler ve döşemeler monte ediliyor ve tüm bunlar kısa sürede olabiliyor. Tek katlı bir sanayi yapısını ayda 10 bin m² tek bir vinç ve 6 kişiyle monte etmek mümkündür. Fakat 50 bin metrekarelik işi 6 ayda bitirmek için şantiyede 750 kişinin çalışması gerekiyor. Prefabrik olarak düşündüğümüz sistemde ise bu sayı 50 ile 75 kişiye düşüyor. Yani onda biri. Bu da sahadaki riski azaltıyor; bu kadar iş gücünü takip ve kontrol etme zorluğu yerine sadece şantiyede montajı takip etmek ve montajın özellikle bağlantılarına dikkat etmek yeterli oluyor. Dolayısıyla çok daha kısa bir sürede çok daha ekonomik ve çok daha kaliteli, kontrollü bir inşaat hayata geçirilebiliyor.

Diğer taraftan işin teknoloji bacağı da unutulmamalı. Fabrika koşullarında üretim yapıldığından çok yüksek mukavemetli beton ve yüksek mukavemetli çelikle çalışılabilir. Dolayısıyla bugün içinden geçtiğiniz Avrasya tünelinin segmentleri beton kalitesi C75’tir. Yani normal bir betondan 3 misli daha yüksektir, durabilitesi ise 100 senedir. Böylesine riskli yapılardaki üstün performanslı çözümler de ancak fabrika ortamlarında çok daha rahat üretilebilir. Başka bir konu, ön gerilmeli betonla çalışılıyorsa büyük açıklar geçilebilir. Bugün beton prefabrik elemanlarla 40 metre açıklığı geçebilirsiniz. Bunlar betonarme ile çok zor olacak şeyler.

Resim Başlığı

“Prefabrik betonarme yapılarda ve prefabrik beton malzeme kullanılan yapılarda mühendislik çalışmasının çok daha net ve sağlıklı yapılması gerektiği aşikar. Ve doğal olarak her şeyin baştan planlanması şart. Bu da Türkiye’nin bugünkü şartlarında biraz zor bir durum...”

Şantiye: Türkiye’de çok daha yaygın olarak kullanılmamasının nedenleri sizce neler?

Prefabrik betonarme yapılarda ve prefabrik beton malzeme kullanılan yapılarda mühendislik çalışmasının çok daha net ve sağlıklı yapılması gerektiği aşikar. Ve doğal olarak her şeyin baştan planlanması şart. Bu da Türkiye’nin bugünkü şartlarında biraz zor bir durum. Diğer taraftan ülkemizde sektör olarak dünyada yapılan her şey bizde de yapıldı fakat maalesef pazar tam oluşturulamadı ve rekabet ortamı tam olarak kurulamadı. Beton prefabrikasyonda üretim fabrikada olduğu ve her şey çok daha yasal çerçevede ilerlemesi de pazarın gelişememesinin nedenlerinden biri olarak görülebilir. Mesela fabrika ortamında sigortasız işçi çalıştırılması pek mümkün olmaz ya da mühendislikten çok ödün verilemez. Bu unsurlar memleketimizde hala aksi rekabet unsurları. Beton fabrikasyon sektöründe ise kurumsal olunması, teknik konularda çok daha hassas davranılması ve yasal zorunluluklara uyulması mecburiyeti vardır.

Türkiye’de köprüler, tüneller, sanayi binaları gibi birçok yapı türü prefabrike olarak inşa ediliyor veya bu yapılarda prefabrik beton elemanlar kullanılıyor ama özellikle konut sektöründe maalesef oldukça az. Konut sektöründe özellikle 80’li yıllarda betonarme prefabrik çok katlı konutlar yapılar iken 1990-1995 arası TOKİ’nin tünel kalıbı tercih etmesiyle prefabrike konut yapıları aksamaya başladı. Ama bugünkü yenilen teknolojilerde bütün dünyada konutların prefabrik olarak yapılması söz konusu. Dolayısıyla biraz da devletin ön ayak olması gerekiyor. Yapı malzemesi üreticilerinin de buna alan açması, yatırımlar yapması gerekiyor. Çünkü deprem kaynaklı risk konutlarda çok daha fazla.

“Deprem yönetmeliğimiz yeterli, yapım yöntemlerimiz gayet modern ve iyi, müteahhitlik sistemimiz de iyi sayılır ama denetim mekanizmasının çalışmaması çok ciddi bir sorun yaratıyor...”

Şantiye: Türkiye’de neden bina stoğunun çok büyük kısmı sorunlu, deprem güvenlikleri yok, konfor koşulları yetersiz, enerji tüketim boyutları içler açısı... Temel sorunlar neler ve sizce 6 Şubat depremleri bize ne öğretti?

Konutlar özelinde konuşmak gerekirse... Özellikle biliyorsunuz yapı kalitesini artırmak üzere hazır beton kullanımı 2000’li yıllardan sonra mecbur hale getirildi. O ciddi bir avantaj yarattı ama özellikle ondan önce yapılan binalardaki beton kalitesi maalesef çok yetersiz kaldı. Bu yetersiz beton kalitesi de yapı güvenliğini tehdit eden en büyük unsur olarak öne çıkıyor. Diğer taraftan donatı eksiklileri ve kötü işçilik de sürece dahil edildiğinde problemlerin asıl nedeni de ortaya çıkıyor. Bütün bunlar üst üste konulduğunda depremde problem çıkmaması da kaçınılmaz oluyor. Yönetmeliklerimizde de son dönemde sıklıkla güncellenmesine rağmen özellikle 1975’ten 1998’e kadar teknolojik gelişmelere paralel güncellemelerin olmadığını görüyoruz. Çok uzun bir süre bir yenileme yapılmadığı gerçeği var. Dolayısıyla eski binaların bir an önce elden geçirilmesi, yenilenmesi veya yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bu konuda devletin, belediyelerle uyum içinde ön ayak olması şart.

Yönetmeliklere göre tasarlanmış, yapılmış binalar güvenlidir. Yapı güvenliğinin temel şartı yönetmeliklere uygun olarak tasarlanmış ve yapılmış olmasıdır. Türkiye’de de deprem yönetmeliğimiz aslında oldukça yeterli, çok emek verilmiş, müthiş bir birikim sonucu oluşturulmuş bir yönetmeliktir. Ancak bu sürecin olmazsa olmazı hem projenin hem de yapım sürecinin denetlenmesidir. Türkiye’de kök mesele denetimdir. Türkiye’de yapılar inşa sürecinde yeterince denetlenmiyor. Kamunun sorumluluğu yok, iş tamamen kağıt üzerinde bir mühendise yıkılıyor ve iş orada tıkanıyor. Yoksa yönetmeliğimiz yeterli, yapım yöntemlerimiz gayet modern ve iyi, müteahhitlik sistemimiz de iyi sayılır ama denetim mekanizmasının çalışmaması çok ciddi bir sorun yaratıyor.

Bu noktada yetkin mühendislikle ilgili de birkaç cümle sarf etmekte fayda var. İnşaat mühendisliği dünyanın en kadim mesleklerinden biri. Yani insanoğlunun varoluşundan bu yana konut başta olmak üzere sonsuz sayıda yapı inşa edilmiş. Bu ihtiyacı gidermek adına da tarihsel olarak gelişimini sürdürmüş bir meslek dalı. Ama büyük ölçüde akademik ortamda öğrenilenle beraber alınmış olunan mühendis unvanı Türkiye’de meslektaşlarımıza sınırsız bir yetki veriyor. Oysa meslek içerisinde tecrübe kazanmayı, olgunlaşmayı sağlayan bir sürecin yaşanması şart. Bu hem teorik bilgi birikimi hem mesleki pratik anlamında çok kritik. Hukuki olarak yeni mezun bir mühendis arkadaşımız ile yıllarca meslekte faaliyet gösteren bir meslektaşımızın teorik olarak yetkileri neredeyse aynı. Doğal olarak üstlendikleri sorumluluk da benzer. Ama yeni mezun arkadaşımız çok defa bunun farkında değil. Deprem sonrasında hatırlıyorsunuzdur, tasarımla ilgili sebeplerden konvansiyonel binalarda pek çok yıkım yaşandı. Uygun kontrol edilemeyişlerinden veya farklı sebeplerden dolayı yıkılan pek çok bina gözlemlendi ve bunlara bağlı olarak da ağır can kayıpları yaşandı. Bununla ilgili olarak aslında 1999 depremleri sonrasında başlayan ama daha sonra bir türlü sonu gelmeyen bir süreç vardı. Bu süreç, üniversite mezunu olduktan sonra mesleği icra edebilmek için sürekli olarak kendini geliştirmek gerektiren bir model. Bu modelde seminerlere, ilave kurslara katılmanız ve belli sınavları geçmeniz gerekiyordu. Yapmış olduğunuz işlerle de tecrübenizi kanıtlamanız gerekiyordu. Ama bu da maalesef verimli işlemiyor ülkemizde. Dolayısıyla ülkemizde 4 yıllık lisans eğitiminin kazandırdıklarıyla bir ömür boyu yetinmeyip sürekli olarak gelişen teknolojiye adapte olacak şekilde öğrenmek, tecrübe kazanmak, tecrübeli kişilerle işbirliği yapmak gibi bir mesleki atmosferin, mühendislerin kafasında egemen olması durumunda bütün bu süreçlerin düzelebileceğine inanıyoruz.

Resim Başlığı

Şantiye: Prefabrike betonarme yapıların ve beton prefabrikasyonunun deprem güvenliği ile ilişkisi nedir? Ayrıca deprem güvenliğine katkısını özetleyebilir misiniz?

Türkiye’de 80’li yıllardan başlayıp neredeyse 2000’lere kadar beton prefabrik konutlar üretildi. Bu çok katlı konutların yaşanan depremlerin ardından performanslarının da oldukça iyi olduğu görüldü. Fakat piyasa koşulları nedeniyle son yıllarda tercih değişti. Üretimin ön aşamada gerçekleştirilmesi ve ardından da kalite kontrol süreçlerinin sağlıklı olarak yürütüldüğü şantiyelerde ürünlerin bir araya getirilmesi kesinlikle daha yüksek bir kalite, daha yüksek bir güvenlik oluşturuyor. Bu deprem güvenliği açısından son derece önemli bir unsur. 6 Şubat depremleri sonrasında sahada incelemelerde bulunduk. İlgili yönetmelik koşullarına göre üretilmiş pek çok endüstri yapısının beklendiği şekliyle düzgün davranış gösterdiğini gördük. Yıkılan binalar tabii ki vardı ama onların kök sebebi, konvansiyonel yapılarda karşılaşılan problemlerin benzerleriydi. Çok düşük bir mühendislik hizmeti almışlar, sahada yetersiz kontrol edilmiş yapılardı.

Sismik riskin çok yüksek olduğu Tokyo ve Kaliforniya’da gökdelen diyebileceğimiz çok katlı prekast yapılarla ilgili örnekler tecrübe ediliyor. Çünkü bu tür ürünlerin yüksek kalite standartlarıyla fabrika ortamında üretilmesi ve gelişen teknolojik ürünler kullanarak bağlantı elemanlarının çok daha güvenli ve kontrollü olarak sahada yapılabiliyor olması prekast veya hibrit türü yapı sistemlerinin çok katlı inşaat sektöründe kullanılması önemli bir avantaj sağlıyor. Ama bu örnekler beton prefabrikasyonun deprem güvenliğiyle ilgili, sismik riski bize benzeyen ülkelerdeki kullanımının ne noktada olduğunu göstermek adına oldukça önemli.

Resim Başlığı

Deprem yönetmeliğimiz oldukça yeterli, tasarım mühendislerimizin bu güncel bilgi dizinini etkin olarak kullanarak tasarım yapması ve bu tasarımın ikinci bir göz tarafından yeterli düzeyde incelendikten sonra sahaya gönderilmesi ve sahadaki kontrol süreçlerinin olması gerekiyor. Modern dünyada inşaat süreci böyle yürüyor. Bu yöntem uygulandığı takdirde deprem güvenliği anlamında ekstra bir şey yapmaya da gerek kalmayabilir. Bu konvansiyonel yapılar için de geçerli, çelik yapılar için de geçerli. Dünyada yüzlerce araştırıcı yeni birleşim bölgelerinin oluşturulması, prekast elemanların birbirine göre veya [GB1]birbirine bağlantısında farklı yöntemlerin geliştirilmesiyle ilgili Ar-Ge çalışmaları yapıyorlar. İşte o ürünler belki birkaç yıl sonra hayatımıza yeni birleşim metotları olarak gelecekler. Biz de bunun içerisinde kendi imkanlarımızla, sınırlı da olsa bir rol almaya çalışıyoruz. Dolayısıyla ülkemizde Ar-Ge faaliyetleri yürüyor ve daha da gelişecek; yeter ki konut sektöründe veya hızlı konut ihtiyacının bulunduğu yoğun dönemlerde bu yapı sistemlerine kamu kurumları tarafından daha çok şans verilmesi.

Şantiye: Prefabrike betonarme yapıların tasarım ve yapım aşamalarını kısaca özetleyebilir misiniz?

Prefabrike betonarme inşaatın “Projelendirme”, “Üretim” ve “Montaj-Montaj Sonrası” olmak üzere üç aşaması vardır. Projelendirme oldukça önemlidir. Çünkü proje esasında mimarların inşaat mühendislerinin, mekanik ve elektrik mühendislerinin bir arada olduğu bir çalışmadır ve dolayısıyla önceden her şeyin belirlenmesi şarttır. Yani sonradan birtakım müdahalelerin olmaması gerekir. Detay projelerinin çok iyi hazırlanmış olması önem arz eder. Yani sahada soru işareti yaratmayacak şekilde, sahanın inisiyatifine hiçbir şey bırakılmayacak şekilde projenin detaylandırılması gerekir. Dolayısıyla en önemli safhalarından olan elemanların üretimine sıra geldiği zaman elemanların uygun vasıflarda imal edilmesi, proje safhasında beyan edilen sağlıklı verilere bağlıdır. Fabrikadaki üretim ise genelde yasal çerçevede, üstün kalitede, tecrübeli işgücü vasıtasıyla yapılır. Laboratuvarın da olduğu fabrikalarda üretimin kaliteli olması neredeyse kaçınılmazdır. Ardından sahaya nakledilen prefabrike elemanların montaj süreci başlar. Kitapta bu bölümleri ayrıntılarıyla anlattık. Kitaptan çok daha fazla bilgiye ulaşılabilir.

Resim Başlığı

Şantiye: Türkiye’de konut sorununa prefabrik beton ya da prefabrik beton yapılar nasıl bir çözüm sunabilir?

Hızlı bir üretim metodu ve dünyada bu anlamda güzel örnekler var. Mesela Doğu Almanya, Batı Almanya’ya bağlandıktan sonra konut sorunu prefabrike beton yapılarla çözüldü. 10 kadar prefabrike konut üretim tesisi kuruldu ve bunlar tamamen otomatik sistemlerle, bilgisayar destekli çalışan sistemlerdi. Kısa sürede Doğu Almanya’daki konut sorununu çok büyük kısmı çözüldü. Türkiye’deki sağlıklı ve güvenli konut sorununu prefabrik beton yapılarla çok kolay problem olmaktan çıkarılabilir. Yeter ki devlet konunun önünü açsın. Konut sorunu kendiliğinden hallolur.

“Türkiye’de kontrolsüz ve plansız iş yapış şekilleri, ucuz işgücü kullanımı maalesef prefabrikasyon gibi pratik, hızlı, sağlıklı ve güvenli yapılara imkân veren sistemlerin önünde ciddi bir engel olarak varlığını sürdürüyor...”

6 Şubat depreminden sonra Türkiye’nin ciddi bir konut açığı çıktı. Bölgede 600 bin civarında konut yapılacağı deklare edildi fakat bu kolay bir şey değil. 2 yıllık sürede Türkiye’nin ne çimentosu ne demiri buna yeter. Yetmedi de zaten ama TOKİ’nin gündemine maalesef prefabrik beton yapılar gelmiyor. Prefabrikasyonu yöntem olarak kamu istemiyor. Sonuçta siyasi bir tercih. Sorun burada. Yoksa böyle bir konut sorununa cevap vermek bizim açımızdan çok zor değil.

Dönem dönem deprem sonrası geçici barınma çözümleri olarak çadırlardan çelik konteynerlere kadar birçok yöntem denendi. Bu yöntemlerin arasında hücre tipi prekast beton modüller de denenebilirdi. Bir ailenin yaşayabileceği, salonu, odaları, mutfağı ve banyosu olan modüller aslında çok pratik bir yöntem. Hızlı konut ihtiyacını olduğu dönemlerde birbirine entegre, önceden üretilmiş modüllerle mahallelerin oluşturulması bile çok kolay. Yani bunlar hep tercih meselesi.

Şantiye: Son bir değerlendirme alsak...

İnşaat sektörümüz içinde beton prefabrikasyonunun payı yüzde 3 civarlarında ama bu oran Avrupa’da ortalama %30, 40 civarlarında. Yani önümüzde hem yapı hem ürün bazında çok ciddi bir gelişim alanı var. Avrupa’da insanlar şantiyeye ne kadar daha az iş götürürüm derdindeler. Bu hem işin hızlı ve sağlıklı yürümesi hem de çevre ve gürültü kirliliği açısından önemseniyor. Fakat bizde kontrolsüz ve plansız iş yapış şekilleri, ucuz işgücü kullanımı maalesef böylesine pratik, hızlı, sağlıklı ve güvenli yapılara imkân veren sistemlerin önünde ciddi bir engel olarak varlığını sürdürüyor.

Resim Başlığı

Resim Başlığı

Resim Başlığı

Resim Başlığı

ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
11 Haziran 2025


Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®... 
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...

Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır... 
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...

BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR... 

İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...

Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor. 

Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın... 

Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hannover Fairs, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wielton, Wilo, Winsa, XCMG, Xylem ve ZF'nin değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.

ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 2.100 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz. 

 E Dergi
 E Dergi
 E Dergi
  • AJANDA
  • 10 Soruda “Yapı Malzemesi Üreticilerinin Yaşadığı Sorunlar ve Olası Çözüm Yolları"

    19 Haziran 2025 / 10.30

  • 10 Soruda Kullanım Halindeki Yapılarda Yangın Risk Analizi

    24 Nisan 2025 / 10.30

  • 10 Soruda Isı Yalıtım Standardındaki (TS825) Güncellemeler

    7 Mart 2025 / 10.30

  • 10 Soruda Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği ve Tahliye Simülasyonları

    26 Şubat 2025 / 10.00

  • 10 Soruda Jet Grout

    26 Şubat 2025 Çarşamba / 20.00

BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN

Şantiye Dergisi

HAKKIMIZDA

İNŞAAT sektörünün buluşma noktası ŞANTİYE®, “GÜVEN”i temsil eden “BASILI BİR YAYIN” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla yapı sektörünün en önemli iletişim platformlarından ve veri kaynaklarından biri olmaya DİJİTAL ORTAMLARDA DA devam ediyor... 1988'den bu yana basılı yayıncılıkta olduğu gibi...

KURUMSAL

  • Hakkımızda
  • Künye & Abonelik
  • Kişisel Veriler Aydınlatma Metni

KATEGORİLER

  • Haberler
  • Teknik
  • Röportaj
  • Ürün & Sistem
  • Proje
  • Makale
  • Rapor
  • Güncel
  • Ajanda

© 2024 santiye.com.tr - Tüm hakları saklıdır.

  • Anasayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım Koşulları
  • İletişim
  • Kişisel Veriler Aydınlatma Metni