Bilindiği üzere inşaat endüstrisinde kullanılan geleneksel yöntemler “iklim değişikliği” ve “hava kirliliği” yaratan unsurlar barındırıyor. Fakat “sürdürülebilir topluma” geçişte katkıda bulunması gereken böylesine önemli bir sektörün bu şekilde yol alması artık bir zorunluluk değil. Çünkü sektöre yönelik yenilikçi sıfır emisyon teknolojileri geliştiriliyor. Bu teknolojilerin yaygınlaşması ise, söz konusu çözümlerin ağırlıklı olarak büyük alıcıların kamu ihale süreçlerinde zorunlu koşulması ile mümkün...
“İnşaat” altyapı, konut, ofis, kamusal alanların bakımı ve inşası yoluyla toplumda önemli rol oynayan sektörlerden biri. Küresel nüfusun 2050’ye kadar 9,8 milyara çıkmasının beklenmesi ve bu arada yapılacak büyük altyapı değişiklikleriyle birlikte inşaat faaliyetlerinin artacağına dair de pek şüphe yok... Bu arada, atmosferik sera gazı konsantrasyonları endişe verici seviyelere yükseliyor ve Paris Anlaşması uyarınca küresel sıcaklık artışlarını 1,5°C’nin altında tutabilmek için emisyonların hızla düşürülmesi de gerekiyor. Buna ek olarak, hava ve gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki artan etkileri, fosil yakıtların yakılmasından teknolojik olarak uzaklaşma ihtiyacını artırıyor. Bu nedenle bu geçiş sürecinde büyük rol oynayan inşaat gibi devasa bir endüstrinin, kendisini nasıl karbondan arındırabileceği konusuna yoğunlaşması çok önemli.
Küresel inşaat sektörü, tüm tedarik zinciri boyunca dünyanın CO2 emisyonlarının yüzde 23’ünü üretiyor. Bu emisyonun yaklaşık yüzde 5,5’i, ağırlıklı olarak fosil yakıtların makine ve ekipmanlara güç sağlamak için tüketilmesi yoluyla doğrudan inşaat sahalarındaki faaliyetlerden kaynaklanıyor. İnşaat makineleri her inşaat projesinin “olmazsa olmazı”; fakat işçilerin, vatandaşların ve gelecek nesillerin hayatlarını tehlikeye atmadan bu makineleri kullanmaya devam edecek çözümler bulunması da hayati önem taşıyor. Mevcut makine stokları çevreyi kirletirken, yeni ve temiz teknolojiler de hızla ortaya çıkıyor.
Kamu alıcıları önemli bir rol oynayabilir
Yerel yönetimler gibi kamu alıcıları, bu makinelerin geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını teşvik etmede önemli bir rol oynayabilir. Şehir yönetimleri, geniş kamusal satın alma güçlerini kullanarak yeni bir pazar yaratabilir ve imalatçıları, müteahhitleri ve tedarikçileri, inşaat sektörünün çevreye zarar vermeden çalışmalarına devam etmesini sağlayacak yeni teknoloji ve yöntemler benimsemeye zorlayabilir. Bu kapsamda öncelikle şantiye sınırları içerisinde çalıştırılan makine ve ekipmana odaklanmak oldukça önemli. Çünkü bu makineler ağırlıklı olarak fosil yakıtların yakılmasıyla çalıştırılıyor. İnşaat sektörünün karbondan arındırma çabaları gerektiren birçok farklı kısmı var; inşaat makinelerinin çalıştırılması da bu önemli noktalardan biri.
Projenin kuruluş aşaması özel dikkat gerektiriyor
Altyapı projelerinden yayılan karbonun yüzde 25’inin yakıt tüketiminden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Bu, hem malzemelerin taşınmasını hem de sahadaki operasyonları içeriyor. İnşaat sektöründe makinelerin çevresel etkilerini değerlendirmek için çeşitli akademik çalışmalar yapılmış. İki gökdelen inşasını inceleyen bir çalışmada, işin büyük bir kısmı hafriyat ekipmanı gerektirdiğinden, temel aşamasının en yoğun makine kullanımı gerektirdiği belirlenmiş. Bir projenin bu aşamasında, sera gazı emisyonlarının yüzde 19’unun ekipman kullanımından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Bu, makinelerden kaynaklanan emisyonların azaltılmasına yönelik planlama söz konusu olduğunda, bir inşaat projesinin kuruluş aşamasının özel dikkat gerektirdiği anlamına geliyor. Makinelerin kuruluş aşamasındaki karbon ayak izi yaklaşık 51 kg CO2e/m2. Bu, tüm inşaat projesi boyunca makinelerden 37 kgCO2e/m2 salındığı öngörüsüyle benzerlik içeren bir veri.
Hava kirliliği
İnşaat makineleri, özellikle hava kirliliğinin halihazırda bir sorun olduğu kentsel alanlarda, bu kirliliğe önemli bir katkıda bulunuyor. Geleneksel karayolu taşıtlarına çok benzer şekilde, makinelere güç sağlamak için fosil yakıtların yakılması, başta NOx, CO ve PM olmak üzere hava kirleticilerin emisyonuna neden oluyor. Son yıllarda, örneğin emisyon standartlarının uygulanması ve filtre kullanımının zorunlu kılınması yoluyla bu sorunu çözmeye yönelik çabalar sarf edildi. Ancak fosil yakıtların yakılması sırasında havayı kirleten emisyonların ortadan kaldırılması mümkün değil. Dolayısıyla inşaat makinelerine bu şekilde yakıt verilmeye devam edilirken, bunların kullanımı vatandaşların, özellikle de şantiyedeki işçilerin ve yakınlarda çalışan veya ikamet eden kişilerin sağlığını etkilemeye devam edecek.
Gürültü
Gürültüye maruz kalmak da işyerinde genel bir sağlık tehlikesi. İşitme kaybı, Avrupa Birliği’nde meslek hastalıkları tazminatının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor. İşitme üzerindeki bazı etkiler, “kulak için güvenli” düzeydeki gürültüye uzun süre maruz kalmanın sonucu olabilir. Bu durum, neredeyse her gün çeşitli kaynaklardan yüksek sesler çıkaran makinelerin yanında bulunan inşaat işçilerinin yaşadığı bir sorun. Bu, kardiyovasküler fonksiyonu (hipertansiyon, kan basıncında ve/veya kalp atış hızında değişiklikler), nefes almada değişiklikler, rahatsızlık, uyku, fiziksel sağlık ve zihinsel sağlığı etkileyebiliyor. Büyük projelerin şehre sosyal maliyetinin, başta uyku bölünmesi nedeniyle olmak üzere yaklaşık 2 milyon Euro civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu, gürültülü inşaat sahalarına yakın olmaları durumunda gelirlerinin azalması beklenebilecek otel ve restoran gibi yerel işletmeler üzerindeki ek ekonomik etkileri içermiyor.
Gürültü aynı zamanda şantiyedeki çalışmaları da etkileyebiliyor. Gürültü nedeniyle iletişim kurmanın zorluğu çoğu zaman operatör hatalarına yol açıyor. Gürültüye maruz kalma nedeniyle, çalışanların genellikle koruyucu başlık takmaları gerekiyor. Ancak AB OSHA, “araçlarda mevcut düzenlemelere uygun işlevsel sesli alarmlar olsa bile, şantiyelerde yedekleme manevralarını içeren ölümcül kazaların rapor edildiğini” belirtiyor. Düzenlemeler, gürültünün etkisini azaltmak için elinden geleni yapsa da gerçek şu ki, etkinin tüm boyutundan kaçınılamaz ve buna uyum sağlayacak önlemlerin aksine inşaat sahalarından gelen gürültüyü azaltmak için çaba gösterilmesi gerekiyor.
İNŞAAT MAKİNELERİNİN GÜRÜLTÜYE KATKISI NE KADAR?
Darbe Gürültüsü: Darbeden kaynaklanan gürültü, kaya matkabı, damperli kamyon, sondaj makinesi, kazık çakma makinesi, beton kesici, elektrikli testere ve kaynak makinesinin yanı sıra balyoz ve matkap gibi el aletlerinin kullanımından kaynaklanabiliyor. Bu makineler aynı zamanda insan sağlığını da etkileyebilecek titreşimler üretiyor. Darbe gürültüsü birkaç saniye süren tekrarlanan kısa patlamalar halinde gelme eğiliminde. Son değerlendirmeye göre inşaat faaliyetlerinden kaynaklanan darbeden kaynaklanan gürültü önlenemiyor. Dolayısıyla maalesef inşaat sahaları darbe gürültüsünden dolayı her zaman bir dereceye kadar gürültülü olacak.
Motor Gürültüsü: Motordan gelen gürültü genellikle darbe gürültüsünden daha düşük. Darbesiz makinelere yönelik ölçümlerin çoğu, AB için 80-85 dB arasında belirlenen yasal gürültü aralığı dahilinde. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi yasal gerekliliklere uygun olmasına rağmen uzun süre gürültüye maruz kalmak insan sağlığını da etkiliyor. Darbe gürültüsünden farklı olarak motor gürültüsü sabit ve uzun süre maruz kalındığında sağlık açısından tehlike oluşturuyor. Bu durumlarda, sağlık üzerindeki etkinin azaltılmasına yardımcı olan ancak iletişimi daha da zorlaştıran ve kaza ve hasar olasılığını artırabilen koruyucu işitme ekipmanı takılması gerekli.
SIFIR EMİSYON İNŞAAT MAKİNELERİNİN FAYDALARI
Sıfır emisyonlu makineler, geleneksel makinelere göre önemli ölçüde daha az sera gazı emisyonuna sahip. Elektrik üretiminde ortalama OECD karbon yoğunluğu kullanıldığında, elektrikli ekipmanların emisyonları, kullanım ömrü boyunca dizel makinelere göre yaklaşık yüzde 40 daha düşük. Yenilenebilir enerjinin önümüzdeki on yıllarda enerji üretiminde baskın hale gelmesi beklendiğinden, emisyonların daha da düşeceği öngörülüyor.
Sıfır emisyonlu makineler havayı kirletmiyor
İkinci olarak, sıfır emisyonlu makinelerin kullanımından kaynaklanan doğrudan hava kirliliği olmuyor. Bu, hem geleneksel dizel dumanına yüksek oranda maruz kalan inşaat işçilerine hem de hava kirliliğinin sağlık risklerine giderek daha fazla maruz kalan ve bunların farkında olan genel nüfusa bariz faydalar sunuyor. Havayı kirleten bu maddelerin bulunmamasının ek bir avantajı da ekipmanın tüneller ve bodrumlar gibi iç mekanlarda geleneksel makinelere göre çok daha az kısıtlamayla kullanılabilmesi. Bu aynı zamanda işçilerin sağlığını da iyileştiriyor ve ekipmanın kullanımı için yeni olanaklar açıyor.
Gürültü ve titreşim yok
Ayrıca, sıfır emisyonlu ekipmanlar önemli ölçüde daha az gürültü ve titreşim üretiyor. Bu da işçilerin sağlığı üzerindeki etkiyi ve civarda yaşayanların rahatsızlığını azaltıyor. Daha az gürültü, gerektiğinde gece çalışma imkanı veriyor ve herkes için çok daha iyi bir yaşam ortamına katkıda bulunuyor. Güç aktarım mekanizmasını değiştirirken motordan gelen gürültü önemli ölçüde azalıyor.
Düşük işletme ve bakım maliyeti
Diğer taraftan kanıtlar dizelden elektriğe geçişin çok daha düşük işletme ve bakım maliyeti sağladığını gösteriyor. Bu değişim, petrole olan bağımlılığı azaltıyor, böylece müteahhitleri petrol fiyatlarındaki yüksek değişkenlikten koruyor, aynı zamanda petrol ithalatını azaltıyor ve enerji güvenliğini artırıyor. AB her yıl enerji ithalatına ayda yaklaşık 17 milyar euro harcıyor.
Elektrik daha ucuz
Ayrıca, yakıt olarak elektrik daha ucuz ve motorlar enerjiyi hareket gücüne aktarmada daha verimli. Bu makineler aynı zamanda daha az hareketli parçaya sahip ve daha az bakım gerektiriyor; bu da yağ değişimi ve hava filtrelerinin değiştirilmesi ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Bu nedenle elektrikli makinelerin dizel makinelere göre yüzde 50 daha uzun ömürlü olduğu varsayılıyor.
ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN NASIL GELİNECEK?
Sıfır emisyonlu ekipmanlar henüz çok mükemmel değil ve bunların kullanımına karşı argümanlar ileri sürülüyor. Mesela satın alınmaları hala dizel makinelerden daha pahalı; sahaya sağlanan enerjinin makineye ekstra güç sağlamaya yeterli olması gerekiyor; piyasada çok fazla model yok; ve yüklenicilerin henüz bu makineleri çalıştırma deneyimi pek bulunmuyor. Ancak inşaat sektörünün sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunabilmesi için bu zorlukların aşılması şart.
Kamu alımları
Kamu otoriteleri mali güçlerini kullanarak bu zorlukların aşılmasında önemli bir rol oynayabilir. İnşaat projelerine harcadıkları önemli miktardaki para, sürdürülebilir ve yenilikçi uygulamaları ödüllendirmek için kullanılabilir. Kamu alımlarını bir inovasyon aracı olarak kullanmak, AB’de ilgi görüyor ve inşaat bunun için birincil sektör. Amaç, henüz ticari açıdan tam anlamıyla uygulanabilir olmayan ürünlere yönelik büyük pazar talebi yaratmak. Kamu otoriteleri, pazarın uyması gereken hedefleri belirlemek için büyük alıcı olma güçlerini kullanabilirler. Ayrıca bir çözümün geliştirilmesine veya test edilmesine yardımcı olmak adına ek risk üstlenebilir ve biraz fazladan para harcayabilirler.
Pil fiyatları azaldıkça ve üretim arttıkça ön maliyet de düşecek
Yeni sıfır emisyonlu ekipmanın yeni geleneksel bir makineye göre yaklaşık yüzde 20-30 daha pahalı olduğu, bazı makinelerin yenilenmesinin ise yaklaşık 3 kat daha pahalı olabileceği öne sürülüyor. Yüksek sermaye maliyeti, sıfır emisyon teknolojilerinin benimsenmesinin önünde önemli bir engel. Bunun nedeni büyük ölçüde pillerin yüksek fiyatı ve daha küçük ölçek ekonomileri. Bununla birlikte, pil fiyatları düşmeye devam ettikçe ve artan talebi karşılamak için küresel üretim arttıkça, ön maliyetin de düşmesi muhtemel. Fakat büyük alıcıların sıfır emisyon talebinde bulunmasıyla birlikte üreticiler de kaçınılmaz olarak bu taleplere uyacak.
Pilot projeler önemli
Elektrikli ekipmanların dağıtımının pratikliği hala keşfediliyor. Bu aşamada dünyada bir şantiye tamamen sıfır emisyonlu makinelerle işletildi. Avrupa’daki birçok şehrin, sıfır emisyonlu bir inşaat sahasını işletirken ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiği konusunda değerli dersler sağlayacak pilot projeler geliştirmeye ilgi göstermesiyle bu cephede ilerleme kaydediliyor. Bu pilot projeler bu geçişte önemli bir adım. Makinelerin elektriklendirilmesi için enerji ihtiyaçlarının ölçülmesi ve müteahhitlerin sıfır emisyona geçmesini teşvik edecek en iyi iş modelinin bulunması önemli adımlar.
İhalelere dahil edilebilir
Bununla birlikte, kamu alıcıları, konunun görünürlüğünü sağlayacak ve halihazırda piyasaya emisyonların dikkate alınması gerektiğine dair bir mesaj gönderecek olan sıfır emisyon ekipmanlarını ihalelerine zaten dahil edebilirler. Sıfır emisyonlu makine kullanmayı planlayan ihale başvurularına bonus verilmesi, yüklenicileri rakiplerine karşı üstünlük sağlamanın bir yolu olarak bunları kullanmaya teşvik eder. İhale kriterlerini tamamen değiştirmek, hava, gürültü ve iklim kirliliği gibi dış maliyetleri içselleştirmenin daha da iyi bir yolu.
Oslo Lider
Sıfır emisyon inşaat sahaları söz konusu olduğunda Oslo lider konumda. Konuyla ilgili ilk adım olarak şehrin aldığı kararlar, inşaat sahalarının karbonsuzlaştırılmasına yönelik gelecekteki tüm çabaların gidişatını belirleyecek gibi görünüyor. Şehirler, Oslo’nun en iyi uygulamalarından ve hatalarından ders almaya çalışacak ve Oslo’nun risk alma istekliliği sayesinde daha az ekonomik yük üstlenecek. Oslo’nun çalışmalarının etkisinin dünyadaki diğer şehirlerde de tekrarlanması muhtemel.
Elektrikle çalıştırılabilen şey elektrikle çalıştırılmalı
Norveç’in başkentinde inşaat araçlarından ve makinelerden kaynaklanan emisyonlar toplam emisyonların yüzde 7’sini oluşturuyor. Bu arada şehir, bugüne kadarki en iddialı iklim hedeflerinden biri olan emisyonları 2030 yılına kadar yüzde 95 oranında azaltmayı da planlıyor. Bu nedenle şehir, kamu ve özel inşaat sahalarından kaynaklanan emisyonları azaltmak için çalışıyor. İlk adım olarak, Oslo’nun diğerlerinin yanı sıra anaokulları, bakım evleri, itfaiye istasyonları ve acil servis odaları inşa eden bir belediye iştiraki, ihaleler için bir kamu ihale standardı belirlemişti. Amaç, fosilsiz inşaat alanları yaratmaktı. Bu değişiklik, yükleniciler için nispeten basit bir düzenlemeyi gerektirdi: “Dizelden biyodizele geçiş”. Sonuç olarak, belediyenin tüm yeni inşaatları bu standarda göre ayarlandı ve bu da piyasayı daha temiz teknolojilere doğru yönlendirmek için satın alma standartlarının kullanılmasını sağladı. Bu değişiklik o kadar başarılı oldu ki, Oslo şehri, sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla şehirdeki tüm bayındırlık işleri için fosilsiz inşaatı asgari gereklilik olarak belirledi. Belediye işlerindeki tüm ihaleler için yeni bir kriter geliştirildi: “Elektrikle çalıştırılabilen şey, elektrikle çalıştırılmalıdır.” Çok az sayıda elektrikli çözüm mevcut olduğundan bu kriterin anında etkisi çok az oldu; ancak piyasada kesinlikle dikkate alındı. Piyasayı sıfır emisyonlu çözümlerin kamu alımına hazırlamak amacıyla 2017 ve 2018 yıllarında birkaç piyasa diyaloğu daha düzenlendi. Ve 2018’de hem belediye iştiraki olan Omsorgsbygg firması hem de Oslo Belediyesi’nin yan kuruluşu Bymiljøetaten, sıfır emisyonlu bir inşaat sahasının satın alınmasına yönelik planlarını açıkladı. Bymiljøetaten’in cadde iyileştirme projesi 2 Eylül 2019’da başladı.
Kamu inşaatlarında sıfır emisyonlu makineler kullanacak
Açıklanan iki pilot projedeki çalışmalara dayanarak Oslo Belediyesi, satın alma politikalarını revize etme kararı aldı. Oslo, 2030 hedefleri doğrultusunda pazarı daha da ileriye taşımaya ve gelecekteki tüm inşaat projelerinde sıfır emisyonlu makine ve araçların kullanılmasını istemeye karar verdi. 2019 yılında ihale şartları bunu yansıtacak şekilde değiştirildi. Plan, inşaat projelerinden kaynaklanan emisyonların azaltılmasını sağlayacak, öngörülebilirliği sağlayacak ve sıfır emisyonlu makinelerde yenilik ve pazar gelişimini sağlayacaktı. Ekim 2019 itibarıyla, şehrin kamu tarafından satın alınan tüm inşaat projelerinde fosilsiz inşaat için minimum gereklilik oldu. Bununla birlikte, 2025 yılına kadar Oslo’nun tüm kamu inşaat sahaları, sıfır emisyonlu makineler kullanacak ve malzeme ve işçilerin sahaya sıfır emisyonlu taşınmasını sağlayacak. Bu, şehrin sıfır emisyonlu inşaat sahalarını evrensel bir gerçeklik haline getirme konusundaki kararlılığını gösteren ve piyasa oyuncularına, eğer AB tarafından açılan herhangi bir kamu ihalesini kazanmak istiyorlarsa, rakiplerinden önce yeni çözümler geliştirmeye çalışmaları gerektiğine dair açık bir sinyal gönderen önemli bir adım olarak görüldü.
Standartlara uymamak büyük projelerin kaçırılması anlamına geliyor
Üstelik Oslo’nun inşaat bütçesi yılda 1 milyar euro gibi hiç de azımsanacak bir rakam değil. Norveçli şirketler zaten baskıyı hissediyor; bu standartlara uymamak, son derece büyük projelerin kaçırılması anlamına geliyor. Bu, satın alma kurallarındaki değişiklik nedeniyle birçok yeni makinenin geliştirilmesine yol açtı. 5 milyon euro veya üzeri değere sahip projeler için minimum gereksinim, çoğunlukla beton kurutmak için kullanılan sıfır emisyonlu ısıtma ve kurutma ekipmanı. Değeri 5 milyon ve üzerinde olan projelerde, sıfır emisyonlu makine ve/veya ağır vasıta kullanımını belirten yüklenicilere, ödül kriterlerine göre bonus veriliyor.
Dünyanın ilk sıfır emisyonlu inşaat sahası “Olav V Gate”
2 Eylül 2019’da Oslo, birkaç yıllık planlamanın ardından dünyanın ilk sıfır emisyonlu inşaat sahasını başlattı. Oslo Kentsel Gelişim Ajansı tarafından caddenin bir bölümünün yayalaştırılması amacıyla yürütülen proje, ideal konumu ve yüksek görünürlüğü, şehrin en çok kullanılan caddelerinden biri ve Ulusal Tiyatro ve Belediye Binası yakınında olması nedeniyle seçildi. İhalede belirlenen tamamen sıfır emisyonlu tesis gereksinimi, o dönemde pazarın sunabileceğinin kasıtlı olarak ötesindeydi. Bununla birlikte, tedarikçiler gelip sahada çalıştırılmak üzere 3’ü pille çalışan ve 1’i doğrudan elektrik kablosuyla çalışan 4 elektrikli makine teslim etti.
Olav V Gate projesinin ihale süreci çeşitli aşamalara bölündü. Bu satın almanın kritik bir yönü, ihalenin yayınlanmasından önce Ajans’ın çeşitli tedarikçilerle iletişime geçerek onları mevcut teknoloji hakkında bilgilendirmesi ve bilgi toplamasıydı. İkinci olarak, dört farklı yüklenici ile diyalog kurarak hangi makinelere ihtiyaç duyulduğunu belirlediler. Pazar araştırması, bu makinelerin teslim edilebileceğini, ancak bulunabilirliğin sınırlı olduğunu ve teslim süresinin altı aya kadar çıkabileceğini ortaya çıkardı. Ardından sıfır emisyonlu makinelerin temini için bir ihale yayınlandı ve makineleri NASTA gibi tedarikçilerden alacak bir kiralama şirketiyle imtiyaz sözleşmesi imzalandı. İmtiyaz sözleşmesi bu makinelerin inşaat ihalelerinde kullanılmasına olanak sağlıyor. İnşaat projesinin ihalesi, ilk ihaledeki makinelerin projede kullanılması esas alınarak yayımlandı. Bu şekilde ekipmanın geliştirilmesi hızlandırıldı ve yüklenicilerin sahayı sıfır emisyonlu makinelerle işletmekten başka seçeneği kalmadı.
Bunun bir pilot proje olduğu göz önüne alındığında ihalenin biraz sıra dışı olduğu anlaşılıyor. Müteahhitlik kurumu enerji faturasını ödüyor ve elektriğin mevcut olmasını sağlıyor. Tüm sahayı sıfır emisyonlu makinelerle çalıştırmanın kesin enerji gereksinimleri hakkında bilgi eksikliği olduğundan, bu durum yüklenicinin ekonomik risklerini azaltmaya yardımcı oluyor ve gelecekteki tüm projeler için hayati veriler sağlıyor. Tesis yakıt tüketimini ortadan kaldırdığı için bu, alışılmadık koşullarda bir sahayı işletmekten çekinebilecek müteahhitler için ekstra bir teşvik görevi görüyor. Bu aynı zamanda yüklenicinin sahaya doğru miktarda enerji sağlama konusunda endişelenmesine gerek olmadığı anlamına da geliyor. Elbette şehir, bunun sürdürülebilir bir model olmadığını, ancak bir inşaat sahasının emisyon olmadan nasıl düzgün şekilde işletileceğini anlamada önemli bir adım olduğunu kabul ediyor. Enerji tüketimi, gereksinimler ve maliyetler hakkında daha fazla veri elde edildiğinde ve yüklenicilerin böyle bir sahanın operasyonlarına daha aşina olduklarında, şehrin ihaleleri daha geleneksel bir şekilde düzenlemeye devam edeceği varsayılıyor.
ŞEHİR YÖNETİMLERİNİN EMİSYONSUZ İNŞAAT SAHALARI YAPABİLMESİ İÇİN 10 İPUCU
1. Belediyenin tüm şantiyelerinin mümkün olan en kısa sürede emisyonsuz hale getirilmesi yönünde net bir hedef belirlenmesi.
Açık hedefler, yüklenicilerin, tedarikçilerin ve kiralama şirketlerinin uzun vadeli planlama yapmasına, sıfır emisyonlu makine ve ekipmanlara yatırım yapmasına ve fosil teknolojisine yapılan kötü yatırımlardan kaçınmasına olanak tanır.
2. Olası engellerin ve çözümlerin tartışılması için paydaşların mümkün olduğunca erken bir diyaloğa davet edilmesi.
Belki de çözümlerin düşünüldüğünden daha ulaşılabilir olduğu ortaya çıkar.
3. Emisyonsuz inşaat makineleri için bir pazar yaratılması.
İnşaat ve inşaat projeleri için rekabet ederken ödül kriterlerinin kullanılması ve emisyonsuz inşaat sahasının değerlendirilmesinin teşvik edilmesi.
4. Belediye planlarının, yönergelerinin ve çerçeve koşullarının emisyonsuz inşaat sahaları genel hedefine dayanmasının sağlanması.
Belediyenin bina stoğunun geliştirilmesinde, planlama süreçlerinde, belediyede yeni bina ve altyapı geliştirmelerine ilişkin bütçe süreçlerinde strateji ve planlarda hedeflerin takip edilmesi gerekiyor.
5. Enerji tedariğinin inşaat sürecinin başlarında planlanıp devreye alınabilmesi için projenin yaklaşık enerji ve güç gereksinimlerini erkenden netleştirilmesi.
Şebeke şirketleri, tedarikçiler ve yüklenicilerin dahil edilmesi gerekiyor. Bölgede ulaşım için sıfır emisyonlu altyapıya yatırım yapma planları var mı ve olası sinerjiler ortaya çıkabilir mi? Şebeke şirketlerinin ve piyasanın neler sunabileceği ve sözleşmenin nasıl ihale edileceği konusunda belirsizlik varsa piyasa diyaloğuna katılınmalı.
6. Rekabeti ve yeniliği teşvik eden, teknolojiden bağımsız gereksinimler belirlenmesi. Belediyenin şantiyelerini emisyonsuz hale getirmek için piyasanın en iyi ve en ucuz çözümleri sunmak için rekabet etmesine izin verilmeli.
7. Mümkün olduğunca riskin azaltılması.
Belediyeler, sıfır emisyonlu inşaat konusunda daha fazla deneyim kazanana kadar piyasa oyuncularının riskini hafifletmeyi düşünmeli. Öngörülebilir ve uzun vadeli çerçeveler ve hedefler önemli. Bir işletmenin sıfır emisyondan pay almasını kolaylaştırmaya nasıl yardımcı olabileceği düşünülmeli.
8. Ekstra küçük adım atanlar tercih edilmeli.
Daha ileri gidenleri desteklemek için ödül kriterleri kullanılmalı. Yenilikçi, iklim dostu çözümler sunanlara bonus puanlar verilmeli. Ayrıca iş görevlerinin ve lojistiğin akıllıca planlanması düşünülmeli ve görev için rekabete vurgu yapan akıllı çözümlere önem verilmeli.
9. Diğer belediyelerden öğrenilebilecek ve onların da öğrenebilecekleri forumlara aktif olarak katılınmalı. Uzmanlık geliştirilmeli.
Bu kapsamda Avrupa Komisyonu’nun “Büyük Alıcılar Girişimi” kapsamında düzenlenen toplantılara katılım sağlanabilir.
10. Adım atılmalı ve takip edilmeli.
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
16 Aralık 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.