Tarihi yapıları tehdit eden deprem riskinin yönetimi için deprem öncesinde risk analizi, zarar azaltma, hazırlık, olay sırasında acil müdahale ve olay sonrasında iyileştirme aşamasında yapılacak hasar tespiti, geçici önlem ve kapsamlı müdahale çalışmalarını stratejik ve uygulama düzeylerinde tanımlayacak teknik bir belge oluşturulması amacıyla İstanbul Valiliği ve T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Tarihi Yapılar için Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu"ndan derlediğimiz bazı bölümleri Şantiye® okurlarıyla paylaşıyoruz...
7.1. Müdahale Stratejileri
Tarihi yapılarda güçlendirme amaçlı müdahalelerde strateji, yapısal güvenliğin daima koruma ilkeleri esas alınarak gerçekleştirilmesidir. Bu genel çerçeve kapsamında deprem güvenliği için iki temel hedef de, kullanıma bağlı olarak yapıda öngörülen performans düzeyinin sağlanması ve tarihi yapının yapısal sistemine ve mimari özelliklerine saygılı bir uyum içinde değerinin korunması olarak ortaya çıkmaktadır. Deprem yönetmeliklerinin esasta yeni binalariçin hazırlandıkları düşünülürse, güçlendirme projelerinin tarihi yapı koruma ilkelerini dikkate alan koşullara göreve alternatif çözümlerle hazırlanması önemlidir.
Projeler, yapının mevcut deprem dayanımının yetersiz olmasına bağlı olarak veya işlev değişikliği nedeniyle gerekli olabilir. Belirlenen hedef doğrultusunda yapıya uygulanacak müdahaleleri, işgücü kapasitesi, donanım, malzeme ve işin süresi gibi konular yanında finansal imkânlar da önemli ölçüde etkileyecektir. Bu nedenlerle, alternatif müdahale stratejileri oluşturmak ve çeşitli çözümlere göre hasar görebilirlikle birlikte değerlendirmeler yapmak gereklidir. Müdahale stratejileri ve teknikleri açısından göz önüne alınacak ölçütler kısaca ana hatlarıyla:
(i) Yapının bulunduğu bölgedeki deprem tehlikesi,
(ii) Yapıda gözlenen hasarlar ve nedenleri,
(iii) Amaçlanan kullanım için yapının karakteristik parametreleri,
(iv) Yapının günlük kullanım altında deprem güvenliği ve performans düzeyi,
(v) Teknolojik olanaklar,
(vi) Ekonomik ölçütler olarak özetlenebilir.
Yapının deprem performansını arttırmak veya deprem riskini azaltmak için yapılacak müdahaleler teknik olduğukadar yönetsel bir yaklaşımı da gerektirir. Teknik stratejiler, taşıyıcı sistemdeki olası hasar ve kusurların onarımı, yapıda dayanım ve rijitliğin arttırılması, deformasyon kapasitesinin değerlendirilmesi, enerji tüketme kapasitesinin arttırılması veya sismik talebin azaltılması gibi müdahaleleri içerir. Müdahale seçiminde ana ölçüt, yapısal güvenlikaçısından taşıyıcı elemanlarda oluşacak hasarları sınırlandırmaktır (Lungu ve Arion, 2012).
Yönetsel stratejiler ise
• Müdahalenin yapı kullanımda iken yapılıp yapılamayacağı,
• Deprem risk düzeyinin kabul edilebileceği bir şekilde kullanımın sınırlandırılması veya değiştirilmesi,
• Müdahalenin aşamalara bölünerek yapılması,
• Yapıya, dışından veya içinden kalıcı desteklerle müdahale edilmesi konularını içerir.
Tarihi yapıların deprem dayanıklılığının artırılmasında, yapısal sistemin ve elemanların güçlendirilmesi veya yapının deprem davranışının kontrol altında tutulması gibi iki ana yaklaşımdan uygun olanı seçilmelidir. Restorasyon ve güçlendirmede ilave edilecek elemanlar yapıya olabildiğince az müdahaleyi gerektirmeli ve geri alınabilir olmalıdır. Ayrıca geleneksel yöntemler ve malzemelerin kullanılması tercih edilmelidir. Onarım ve güçlendirmede kullanılacak geleneksel malzemeler haricindeki tüm endüstriyel malzemelerin mutlaka CE veya GE belgesi olmalıdır. Bubelgeleri taşımayan hiçbir malzeme tarihi yapıların onarımında ve güçlendirilmesinde kullanılmamalıdır.
Restorasyon projesi, her bir müdahale için yapılacak çalışmayı tanımlayan gerekli bütün belgeleri içermelidir. Bu belgeler kesinleşen proje raporunun tamamlayıcı bir parçası olmalıdır.
Müdahale stratejisi,
(i) kısmi zayıflıkları gidermek için mevcut yapıyla uyumlu yeni elemanlar yerleştirerek yapınındayanım ve süneklik açısından iyileştirilmesi,
(ii) dayanım, rijitlik ve sünekliği arttırmak üzere taşıyıcı elemanların kısmen veya yapının tamamının güçlendirilmesi,
(iii) yapının kullanımının sınırlanması veya değiştirilmesi, şeklindeki aşağıdakilerden biri veya ikisinin birleşimi olarak belirlenebilir.
7.2. Basit Onarım
Tescilli tarihi eserlerin sürekli bakımla ayakta tutulmaları istenir. Sürekli bakım sağlanmadığında, yapılar harap olmakta;kapsamlı onarım müdahalelerine gerek duyulmaktadır. Kültür varlıklarını korumak için yapılacak müdahalelerve koşulları Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından alınan 660 sayılı ilke kararıyla tanımlanmıştır (bkz. kultur.gov.tr/mevzuat/ilke kararları/660 no’lu ilke kararı).
660 sayılı ilke kararında, onarımlar “basit onarım” ve “esaslı onarım” olarak iki bölümde ele alınmaktadır. “Basit onarım” geleneksel ve anıtsal yapıların bozulan, yok olan cephe ögelerinin, kaplama, sıva gibi ayrıntılarının özgün biçimlerine uyularak, aynı renk ve dokuda malzeme kullanılarak yenilenmesi işlemidir. Bu kapsamda yapılan müdahalelerin özgün tasarımı bozmaması, plan ve görünüşü etkileyen değişikliklerin yapılmaması gerekir. Basit onarımiçin söz konusu tarihi yapının tam rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri hazırlanması zorunlu değildir. Yapılması planlanan işler tanımlanarak, ilgili Koruma Kuruluna veya kurulduğu il ve ilçelerde ilgili KUDEB’e (Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü) başvurulur ve izin alınır.
İzin alındıktan sonra onarımın istenilen düzeyde olması için izlenmesi, denetlenmesi söz konusudur. Çalışmalar,onarılan yapının ait olduğu kuruma veya kişiye bağlı olarak, kamu görevlisi uzmanlar tarafından izlenir. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı veya tahsisli kültür varlıklarına ilişkin her türlü uygulama ilgili Rölöve ve Anıtlar Müdürlükleri’nin kontrol teşkilatı tarafından yürütülür. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki veya denetimindeki vakıf eserlerin basit onarımlarını Vakıflar Genel Müdürlüğü uzmanları denetler. Diğer kurumlara ait veya özel mülkiyetteolan yapılar Koruma Kurulu veya eğer teşkil edilmiş ise belediyenin ilgili bölümü olan KUDEB (Koruma Uygulama Denetim Müdürlüğü) uzmanları tarafından izlenir.
Çalışmalar tamamlandıktan sonra yapılan işleri tanımlayan bir rapor hazırlanması; yapının uygulama öncesi ve sonrasıfotoğrafları ile birlikte ilgili Koruma Kuruluna veya KUDEB’e sunulması gerekir. İlgili kurum tarafından uygulam adeğerlendirilerek hatalı bulunduğu takdirde, aksayan noktaların düzeltilmesi istenebilir.
7.3. Esaslı Onarım
Esaslı Onarım; yapının rölöve ve analitik rölöveye dayanan restitüsyon ve / veya restorasyon projeleri ile ilgili diğer belgelerin içerikleri ve ölçekleri koruma kurulunca belirlenen, basit onarımı aşan müdahalelerdir. Esaslı Onarım kapsamına aşağıdaki müdahale işlemleri girmektedir:
• Sağlamlaştırma
• Uygun olmayan eklerin kaldırılması
• Bütünleme
• Yapısal iyileştirme
• Yenileme
• Yeniden Yapma
• Taşıma
7.3.1. Zemin ve temele yapılacak müdahaleler
Temel-zemin etkileşimi ile ilgili genel bilgiler Bölüm 6.2.4’de verilmektedir. Temel ve zemin ile ilgili sorunların nedenleri arasında zemin taşıma gücünün düşüklüğü, zemin yapısında zaman içinde meydana gelen değişiklikler, trafik veya bir çalışma dolayısıyla ortaya çıkan titreşim, temele iletilen yüklerde artış (kat ilavesi veya kullanım amacı değişikliği) ve yakın çevredeki diğer temel inşaatları ve çalışmaları gösterilebilir. Ayrıca söz konusu tarihi yapıyıetkileyebilecek yeraltı ve yüzey suları zeminin yumuşamasına ve taşıma gücünü yitirmesine neden olur. Deprem esnasında sismik hareketin etkisiyle zeminde sıvılaşma olabilir. Tüm bu durumlara bağlı olan hasarlar genellikle temelde dönme ve/veya oturma olarak ortaya çıkar. Bu tür temel hareketleri üstteki taşıyıcı sistemde iç kuvvetlerin ve gerilmelerinin artmasına ve dolayısıyla çatlamalara ve yarılmalara neden olur. Taşıma gücü düşük olan zeminlerde temel yüklerinin daha derindeki taşıyıcı tabakalara aktarılması gerekir.
Temel ve zemin problemleri ile ilgili olarak genellikle başvurulan müdahale yöntemleri aşağıda özetlenmiştir:
• Temelin genişletilmesi: Özellikle yüzeysel temellerde (sağlam zemin tabakasının yüzeye yakın olduğu zamanlarda tercih edilen temel tipi) kullanılabilecek bu müdahale yöntemi, temellerin yük taşıma kapasitelerini arttırmayı veya zemin gerilmelerini azaltmayı hedeflemektedir. Uygulama sırasında enkesiti büyük olan duvarlara ait temel genişletmesi duvarın her iki tarafında da eşit miktarlarda yapılmalıdır. Aksi takdirde üst yapıya gelen yüklerin zemine düzenli bir şekilde aktarılmasında sorunlar yaşanabilir. Ayrıca mevcut temel ile genişletme amacıyla yeni eklenen bölümler arasındaki bağlantı sağlıklı bir şekilde oluşturulmalı, monolitik davranış sağlanmalıdır.
• Kazık uygulamaları: Tarihi yapının oturduğu ve taşıma gücü düşük olan zeminlerde temel yüklerinin daha derindekisert ve taşıyıcı zemin tabakalarına aktarılması gerekebilir. Bu gibi durumlarda kazık uygulaması uygunbir müdahale yöntemidir. Farklı kazık türleri (mini, fore, çakma) uygulamada kullanılabilir. Çakma kazık kullanımıtarihi yapıda titreşim yaratma riskinden dolayı uygun bir müdahale yaklaşımı değildir. Kazık uygulamasının üstünlüğü; imalat sırasında her bir kazığın dayanım parametrelerinin bilinmesi ve uygulamanın bu bilgiye göre şekillenmesidir. Uygulamada dikkat edilmesi gereken bir husus, kazıkların yapının olabildiğince geneline yayılması; yapının mevcut temelleriyle aralarında yeterli düzeyde bağlantı sağlanmasıdır.
• Zemin iyileştirmesi: Çok sayıda zemin iyileştirme uygulaması mevcuttur: Taş kolon (genellikle kohezyonu az zeminlerde ve siltli kumlarda uygulanan, açılan çukura vibratör yardımıyla çakıl ve kırma taş malzemesi doldurulup sıkıştırılması yöntemi), düşey diren (genellikle suya doymuş zayıf ve kohezyonlu zeminlerde uygulanan, düşey olarak zemine yerleştirilen bir diren sayesinde suyun zeminden tahliyesine yardımcı olan yöntem), ağırlık düşürme (genellikle granüler zeminlerde, dolgu alanlarında ve karstik ortamlarda uygulanan, ağır bir yükün tekrarlı olarak değişik yüksekliklerden zemin üzerine düşürüldüğü dinamik kompaksiyon yöntemi), derin karıştırma (özellikle zayıf ve geçirgen zeminlerde etkili olan, zeminin çimentolu maddelerle yerinde karıştırılması şeklinde uygulanan yöntem), kimyasal/harç enjeksiyonu (kum, çakıl veya kil ihtiva eden zeminlerde uygulanan, akışkan bir kimyasal maddenin veya harcın basınç ile zemin içerisindeki boşluklara enjekte edilmesi yöntemi)ve geosentetikler (genellikle yumuşak ve zayıf zeminler ile şev duraylılığı sorunu olan bölgelerde uygulanan, zeminin geosentetik, özellikle geotekstil, malzeme ile donatılandırılması yöntemi). Bu uygulamaların arasında zemine çeşitli kimyasalların enjekte edilmesi veya harç enjeksiyonu gibi uygulamalar zemin taşıma gücünde iyileştirme sağlayabilir. Enjeksiyon türü yöntemler; kısa süre içerisinde gerçekleştirilebildiği, zeminde titreşimyaratmadığı, zeminin taşıma gücünü ciddi oranda arttırdığı ve farklı zemin tabakaları olduğu durumlarda sorunsuz uygulandığı için tarihi yapıların temellerine ve altlarındaki zemin yapılarına müdahale anlamında uygundur. Ancak bu yöntemlerin de dikkatli şekilde kullanılması gereklidir. Müdahale esnasında hassasiyet gösterilmediği takdirde zemin enjeksiyonu basıncından dolayı duvarlarda ve taş ayaklarda düşeyden sapma ve kaplamalarında bozulma gibi çok ciddi yapısal hasarların meydana gelmesi mümkündür. Sıvılaşmaya karşı zeminin güçlendirilmesi amacıyla ağırlık düşürme (dinamik kompaksiyon) yöntemi kullanılabilir, ancak bu yöntemin yapıda titreşim yaratması riski mevcuttur.
• Zemindeki suyun tahliyesi: Çeşitli sebeplerle zeminin yumuşamasına ve taşıma gücünü yitirmesine yol açan durumlarda yeraltı su seviyesini kontrollü bir şekilde düşürmek veya yapının altındaki zeminde bulunan ve temele zarar veren suyun tahliye edilmesini sağlamak mümkündür. Bu amaçla zeminin içerisinde çakıl ve kum drenlerioluşturulur. Ayrıca sentetik malzemeler de drenaj amaçlı kullanılabilir. Ancak bu tür uygulamalarda düzensiz su tahliyesi nedeniyle üst yapıda farklı oturmalara neden olmamak gerekir.
Tarihi yapıların temellerinde yeraltı suyu seviyesinin yüksekliği nedeniyle oluşan bozulmaların sık görülmemesininen büyük nedeni, bu tür yapıların bir kısmında inşa edildikleri tarihte açılmış olan kuyuların ve bu kuyularıbirbirine bağlayan tünellerin mevcudiyetidir. Kuyular ve tünellerden oluşan yeraltı sistemleri söz konusu tarihiyapının temelini uzun bir süre boyunca doğrudan su ve nem etkisinden korur. Tarihi yapıya müdahalelerde biranlamda drenaj sağlayan bu sistemin korunması ve müdahaleden olumsuz şekilde etkilenmemesine özen gösterilmesigereklidir.
Yukarıda bahsi geçen bütün zemin/temel müdahaleleri sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda sıralanmıştır:
• Temele yapılan müdahalelerde olabildiğince düzgün bir temel altı gerilme dağılımının oluşturulması esas alınmalıdır.
• Müdahale alanında bulunması olası arkeolojik eserlere dikkat edilmelidir.
• Temele yapılan müdahalede mesnet koşulları değiştirilmemelidir.
• Şev stabilitesi ile ilgili sorunlar var ise müdahale yalnızca temel düzeyinde değil, arazi düzeyinde yapılmalıdır. Budurum için daha uygun müdahale yöntemleri taş kolonlar ve geosentetiklerdir.
• Tarihi yapılara yönelik tüm temel müdahalelerinde, yapı üzerinde ölçüm cihazları yerleştirerek muhtemel yerdeğiştirmeler kaydedilmeli, gerekirse uygulama durdurulmalıdır. Kabul edilebilir yer değiştirme sınırları yapınınve temelinin özelliklerine bağlıdır.
• Temellerin ve duvarların toprak altında kalan kısımlarının dış ortama açık olan yüzeylerinde uzun yıllar boyunca suya ve neme maruz kalması sebebiyle harcın bağlayıcılığı azalabilmektedir. Bu nedenle toprak altında kalan yerlerde kazı yapıldığı durumlarda duvarı ve üst yapıyı korumak amacıyla geçici iksa yapılması gerekli bir korumatedbiridir.
Tarihi yapılarda temel ile ilgili müdahale kararı almadan önce Bölüm 3.3’te anlatıldığı üzere zemin ile ilgili ayrıntılı incelemeler (inceleme çukuru, sondaj, sonda, vb.) yapılmalıdır. Zemin ile ilgili veriler elde edildikten sonra temelin mevcut durumu da göz önüne alınarak karar verilmelidir.
7.3.2. Duvarlara yönelik müdahaleler
Tarihi yapıların taşıyıcı yığma duvarlarına etkiyen yükler Bölüm 6.1’de açıklanmaktadır. Bu bağlamda yığma duvarlarıen fazla zorlayan yükleme durumu, düşey ve yatay yüklerin duvarların düzlem-içi veya düzlem-dışı yönlerinde beraber etki etmeleridir. Bu yükleme durumunda yığma duvarlar basınç ile birlikte kayma (dolayısıyla çekme) gerilmelerini de taşımak zorunda kaldıkları için farklı seviyelerde hasar görebilirler. Bunun dışında yığma duvarlarda sadece düşey yükler altındaki zorlama (düşey yüklerin malzemenin basınç dayanımına yakın bir seviyede olması, sünme etkisi, ilave düşey yükler), kullanım amacı değişikliğinin yarattığı düşey yük farklılıkları, temelde oturma, dış etkilere maruz kalan duvar malzemesinin (taş, tuğla, harç, hatıl, metal bağlayıcılar vb.) zamanla mekanik ve fiziksel özelliklerini yitirmesi gibi sebeplerden dolayı farklı tür ve seviyelerde hasarlar ve bozulmalar ortaya çıkabilir. Tarihi yapılardaki yığma duvarlara yönelik müdahale yöntemlerine karar verirken mevcut hasar durumlarını ve seviyelerini ayrıntılı bir şekilde irdelemek ve bu müdahaleyi gerektiren hasar veya bozulmanın nedenlerini bilmek önemlidir.
Yığma yapılarda hatıl, duvarın bütünlüğünün korunmasını, düzlem-dışı yöndeki kararlılığının arttırılmasını ve duvarların beraber çalışmasını sağlamak için çok eski dönemlerden beri kullanılmaktadır. Tarihi yığma yapılarda ahşap hatılların zamanla çürümesi ve bozulması duvarlarda bazı hasarların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu gibi durumlarda yığma duvara aynı tür malzemeyi kullanarak yeni hatıl yerleştirilmesi oldukça zahmetli bir çözüm olsa daduvarın davranışında gözle görülür bir iyileşmeye neden olur. Hatıl yenilendikten sonra ankrajlar (ince paslanmaztij) ile duvara sabitlenmeli daha sonra ahşap hatıl ile hatıl yuvası arasındaki boşluk mümkünse harçla doldurulup uygun malzeme ile harç enjeksiyonu yapılmak suretiyle hatıl ve duvarın birlikte çalışması sağlanmalıdır.
Yığma duvarların onarılması veya mekanik özelliklerinin iyileştirilmesi için pek çok farklı yöntem ve teknik mevcuttur. Seçilen müdahale yönteminde kullanılan malzemenin ve uygulama tekniğinin mevcut duvar malzemeleri ilefiziksel, kimyasal ve mekanik açıdan uyumlu olmasına özen gösterilmelidir. Bu bağlamda, tarihi yapılarda yığmaduvarlara yönelik başlıca müdahaleler aşağıda sıralanmaktadır:
• Kısmi onarımlar
• Duvara harç enjeksiyonu
• Donatılı sıva uygulaması
• Donatı ilavesi
• Yeniden örme
7.3.2.1. Kısmi onarımlar
Tarihi yığma yapıların bazı duvarlarında, taşıyıcı sistemin yük aktarımındaki kesintiler, bölgesel aşırı yükler, temel oturması, duvar malzemesinin dış bir etkene maruz kalması gibi sebeplerden dolayı sıva dökülmeleri, çatlaklar, ezilmeler, parça kopmaları, malzeme bozulmaları ve derz boşalmaları gibi kısmi hasarlar ortaya çıkabilir. Hasarlı bölgelere uygulanacak müdahale yöntemine genellikle hasarın düzeyine göre karar verilir.
Yığma duvarlardaki derzler, çevresel etkilere (rüzgar, su, kimyasallar, donma-çözülme çevrimleri, vb.) karşı genellikle korumasızdır. Zaman içerisinde derzleri etkileyen bu tür faktörler aşınmaya neden olur ve derzler boşalırlar. Derzlerin boşalması sonrası özellikle suyun ve nemin duvar içlerine nüfuz etmeye başlaması duvarın içten zayıflamasına yol açabilir. Bu tür hasarlara ve bozulmalara karşı müdahale yöntemlerinden biri de derzlerin uygun harç malzemesi ile doldurulmasıdır. Müdahalenin etkili olması için duvarın tek veya her iki yüzünden de duvar yüzeyindeki bozulmuş, ayrışmış harç alınarak yerine özgün malzemeye uygun bir harç konulması gereklidir. Bu uygulama, duvarın stabilitesini bozmamak için duvar yüzlerinde sırayla gerçekleştirilmelidir.
Duvar malzemesinin dökülmesi, parça kopması ve bu sebeple duvarda meydana gelen bölgesel boşluklar, onarımgerektiren bir başka hasar türüdür. Genellikle aşırı yükleme, fiziksel veya kimyasal bozulmalar nedeniyle ortayaçıkar. Dökülmenin duvarın kesit özelliklerini ve dayanımını çok fazla etkilemediği durumlarda dökülme olan bölge mümkün olduğu kadar yapıya özgü malzemeler kullanılarak yeniden örülebilir. Bu uygulamada mevcut duvar ile müdahale edilen kısmın bir bütün olarak işlev görmesi oldukça önemlidir.
Duvar yüzeyindeki çatlaklar ve ezilmeler tarihi yapıların yığma duvarlarında sıkça rastlanan bölgesel hasar türleridir. Yığma birimlerin (taş veya tuğla) düşük mekanik özelliklerinden veya yüksek seviyede deprem yüklerinden kaynaklanabilirler. Çatlaklar çekme dayanımının, ezilmeler ise basınç dayanımının aşıldığı bölgelerde kendini gösterir. Buna ek olarak, gece gündüz sıcaklık farklarının önemli olduğu karasal iklim koşullarında yığma duvarların içindeyer alan ve çeşitli malzemelerden (ahşap, metal veya beton) yapılmış olan parçaların farklı genleşme özellikleri çatlakların oluşmasına yol açabilir. Çatlaklara en yaygın müdahale yöntemi, yüksek dayanımlı ve kireç esaslı bir harçile doldurma veya daha büyük, derin çatlaklarda özgün malzeme ile dikiş ve sonrasında boşlukların kireç esaslı birharç ile doldurulmasıdır. Bu tür uygulamada yapının özgün malzemesi ile dikiş yapılabilir; yapılamadığı durumlarda yine uzman görüşü alınarak, paslanmaz metal kenet uygulaması yapılabilmektedir. Kenetlerin taş ögeleri birleştirmek için kullanılması, tuğla çatlaklarında tuğla ile dikiş yapılması uygundur. Kenetlerin uygun malzemeleriyle ankre edilmesi gerekir. Paslanmaz kenetler kurşunla tespit edilmeli, epoksi kullanılmamalıdır. Çatlak ve ezilmelerle ortaya çıkan metal bağlantı elemanlarında (kenet ve zıvana gibi) ulaşılan yerlerde temizlik yapılıp korozyon önleyici sürüldükten sonra tamirat yapılmalıdır.
Tüm çatlak boyunca belli aralıklarla yapılan bu uygulamada metal kenetler duvardaki çekme gerilmesini karşılar ve çatlakların daha fazla açılmasını engeller. Bu uygulamada yaygın olan metal kenet kullanımının yanı sıra her ne kadar tarihi yapıların dokusu için pek uygun olmasa da lifli polimer malzemeler de kullanılmaktadır.
7.3.2.2. Harç enjeksiyonu
Bu müdahale yöntemi özellikle düzensiz ve dış etkiler nedeniyle boşalmış derzleri olan taş yığma duvarların ve ortakısmında boşluklu dolgu malzemesi bulunan sandık duvarların bütünlüğünün yeniden sağlanması için kullanılmaktadır. Boşluklu duvarlara bağlayıcılığı yüksek ve özgün malzemeler ile uyumlu bir harç uygun bir basınç altında enjekte edilerek duvarın mekanik özellikleri iyileştirilebilir. Boşluk oranı yüksek olan duvarlarda tüm duvarın mekanik özelliklerinde (hem rijitlik hem de dayanım anlamında) iyileşmeler gözlenmesi mümkündür. Duvarın mevcut malzeme dayanımı düşükse veya duvar bir kaç malzemenin bir araya getirilerek oluşturulduğu boşluklu bir yapıyasahipse bu müdahalenin olumlu etkileri daha net olarak ortaya çıkmaktadır.
Enjeksiyon malzemesi tarihi yapının özgün duvar malzemesi ile uyumlu olmalıdır. Bu bağlamda kireç esaslı enjeksiyon malzemeleri kullanılabilir. Enjeksiyon malzemesi tüm boşlukları doldurması için ince ve akıcı olmalıdır, ancak fazla akışkanlık sonucu çiçeklenme problemine yol açmamalıdır. Bu bağlamda duvarın sıvası üzerinde bezemeler bulunması durumunda uygulama çok dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Enjeksiyon harçları ile ilgili olarak detaylı bilgiBölüm 4.4.5’te verilmektedir.
Enjeksiyon işleminin yaygın olarak gerçekleştirilmesinden önce mevcut yapı elemanı içinde aderans sağlaması içinzayıf toz şeklindeki maddelerin yıkanması veya ıslatılması faydalı olur. Enjeksiyon sonrası etkinliğin ise saha veya laboratuvardeneyleri ile denetlenmesi önem arz etmektedir. Bu müdahale yöntemi uygulanırken hatıl boşluklarınındoldurulmamasına dikkat edilmelidir.
Ayrıca, eğer duvarlarda hatılların yıpranması sonucu boşluklar oluşmuşsa, harç enjeksiyonu uygulaması öncesindeduvar hatıllarının aynı tür malzeme ile yenilenmesi gereklidir. Eğer aynı tür malzeme ile yenilenmesi mümkün değilse farklı malzeme ya da teknikler ile doldurulduktan sonra enjeksiyon uygulaması yapılması tavsiye edilir.
Harç enjeksiyonu, duvarın iç kısmına yönelik bir müdahale olduğundan tarihi yapılar için tercih edilen bir yöntemdir.Ancak duvarlarda nem artışına ve buna bağlı hasarlara neden olduğu için bu müdahale yönteminde çimentoesaslı harçlar kullanılmamalıdır.
Harç enjeksiyonu, bağlayıcı harcın çamur olduğu duvarlarda uygulanmamalıdır. Ancak zorunluluk halinde kireçeklenmiş elenmiş toprak kullanılarak hazırlanmış harç uzman görüşü alınmak koşuluyla kullanılabilir.
Enjeksiyon uygulaması tarihi yığma yapıların onarımında yaygın olarak kullanılan ve geri dönüşü olmayan bir yöntemdir. Yanlış malzeme seçimi veya hatalı uygulamaların yapılması tarihi yapılarda farklı hasarların oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle, uygun malzemeler ile doğru uygulamanın yapılması ve enjeksiyon performansının değerlendirilebilmesi gerekir: Bunun için uygulama öncesinde ve uygulama sonrasında yapılacak çalışmalar aşağıdasırası ile verilmiştir.
a. Uygulama öncesinde yapılması gerekenler:
• Tarihi yapının özgün malzeme özellikleri belirlenmeli,
• Enjeksiyon malzemelerinin üretiminde kullanılacak malzemelerin inceliğine karar vermek için onarım yapılacakyapıdaki çatlak genişlikleri ölçülmeli,
• Özgün malzeme özelliklerine uygun enjeksiyon malzemeleri üretilmeli,
• Enjeksiyon malzemelerinin akışkanlık, hacim sabitliği ve penetrasyon özellikleri gibi fiziksel özelliklerinin yanısıra yeni üretilen malzemelerin mekanik, kimyasal, mineralojik ve dayanıklılık özellikleri incelenmeli ve uygunluğuaraştırılmalı,
• Uygulama yapılacak tarihi yapıdaki boşluk dağılımı belirlenmeli,
• Eleman üzerine açılacak deliklerin yerleri boşluk dağılımına bağlı olarak seçilmeli ve özgün malzemenin suemme kapasitesine bağlı olarak yığma eleman ıslatılmalı,
• Uygulama esnasında malzeme enjeksiyonuna en alt delikten başlanmalı; bir üst sıradaki deliklerden malzeme çıkışı görülünce bir üst noktaya geçilmelidir.
b. Enjeksiyonun uygulanması
Uygulama, enjeksiyon malzemesinde oluşabilecek çökelmeyi engellemek için haznesindeki malzemeyi basınç etkisi ile karıştıran ve çıkış kısmında bulunan barometre sayesinde enjeksiyon basıncını kontrol edebilen cihaz ileyapılır (Şekil 7.1).
Şekil 7.1 a) Enjeksiyon cihazı, b) Cihaz ucundaki barometre.
• Uygulama öncesi ilk olarak duvar üzerinde matkapla duvar yüzeyine enjeksiyon delikleri açılır. Duvarın tek biryüzünde açılan bu delikler, çatlak dağılımlarına bağlı olarak belirli aralıklar ile oluşturulur (Şekil 7.2a).
• İkinci adımda delikler içerisinde bulunan toz malzeme kompresör ile hava basılarak temizlenir (Şekil 7.2b), uygulamayapılacak elemandaki tuğla ve/veya harcın enjeksiyon malzemesi içerisindeki karma suyunu emmesini engellemek için onarım öncesinde su enjekte edilerek iç yüzey ıslatılmalıdır (Şekil 7.2c).
• Malzeme enjeksiyonu, açılan deliklere yerleştirilen plastik tüpler yardımı ile yapılır. Uygulama boyunca enjeksiyon basıncı (yaklaşık 1 bar) sabit tutulmaya özen gösterilir. Enjeksiyon işlemine duvarın alt bölgelerindeki noktalardan başlanır, uygulama boyunca çatlaklardan sızıntı olmasının engellenmesi amacıyla boşluklar, daha sonra temizlenmek üzere kapatılır (Şekil 7.2d).
Şekil 7.2 a) Duvar üzerine matkap ile delik açılması, b) Açılan noktaların basınçlı hava ile temizlenmesi, c) Islatma işlemi, d) Enjeksiyon uygulaması.
c. Uygulama sonrasında yapılması gerekenler:
• Onarım gören elemanda uygulama sonrası boşluk dağılımını belirlemek ve enjeksiyonun ne ölçüde başarılıolduğunu görmek için boşluk dağılımı tekrar belirlenmelidir. Bu işlem uygulamanın performansını değerlendirmekiçin yapılması gereken önemli bir adımdır.
• Uygulama öncesi ve sonrasında yapılacak ultrases ölçümleri enjeksiyon uygulamasının performansının değerlendirilmesiiçin uygun yöntemlerden biri olabilir.
• Yapılan müdahalenin tarihi yapıya herhangi bir zarar verip vermediği belirli aralıklarla takip edilmelidir.
7.3.2.3. Donatılı sıva ile mantolama
Tarihi yapılarda uygulaması kısıtlı olan bu müdahale yöntemi genellikle duvarda çok geniş çatlaklar (veya yarılmalar)olması veya ileri düzeyde hasar olması durumlarında kullanılabilir. İleri düzeyde hasara örnek olarak depremsırasında oluşmuş X-şeklindeki diyagonal çekme çatlakları verilebilir. Özellikle tuğla kullanılarak örülmüş, düzgün yüzeyi olan duvarlarda etkili bir yöntemdir. Uygulaması kolay ve iyi sonuç alınan bir yöntem olduğu için genellikle sivil yığma yapılarda çok sık kullanılmaktadır. Ancak tarihi yapılarda bulunan, sıvasız olarak kendine özgü bir dokuyaya da değerli bezemelere sahip yığma duvarlarda kullanılmamalıdır.
Bu tür müdahalenin tam anlamıyla etkili olması için duvarın her iki yüzüne de uygulanması tercih edilmelidir. Budurumda; özellikle düşük malzeme kalitesine sahip duvarlarda kesme dayanımının önemli oranda arttığı gözlenebilir.Duvarın iki yüzüne de uygulanması durumunda, oluşturulan sıva tabakalarının enine doğrultuda ankrajelemanları ile duvara bağlanması, eklenen tabakaların mevcut duvarla bütünleşmesi açısından önemlidir. Bu bütünleşmenin gerçekleşmediği durumda, zorlamalar sebebiyle, mantolanan tabaka mevcut duvardan ayrılabilir. Bu müdahale yönteminde lifli polimerler donatı olarak kullanılabilir. Sivil yığma yapılar için mantolama uygulamasında sıklıkla kullanılan çelik hasır donatı tarihi yapılarda eğer duvarı başka bir yöntemle kurtarmak mümkündeğilse tercih edilebilir. Kaplama malzemesi olarak da kireç esaslı harç karışımı kullanılabilir. Bu karışımın mala veya püskürtme yoluyla kolaylıkla uygulanabilir olması gereklidir. Kullanılacak malzemelerin mevcut duvar malzemeleri ve örgüsü ile uyumluluğunun deneyler ile kontrol edilmesi yerinde olur.
Yapılan her müdahalenin katkısı olduğu kadar yan etkileri de vardır. Örneğin; mantolama ile duvarın mekanik özellikleri iyileştirilirken, duvarın rijitliğinin artması dolayısıyla deprem esnasında alacağı yük de artabilir. Buna ek olarak, duvarların plandaki dağılımı göz önüne alındığında mantolama düzensiz olarak uygulanmışsa müdahale sonrası tarihi yapının dinamik özellikleri değişebilir, burulma etkileri ve dolayısıyla müdahale yapılmamış duvarlardayerel hasarlar ortaya çıkabilir.
7.3.2.4. Donatı ekleme
Bilindiği üzere yığma duvarların çekme dayanımı oldukça düşüktür. Herhangi bir sebepten dolayı (deprem, rüzgar, temel oturması, vb.) çekme gerilmeleri alan duvarlarda hasarlar çatlak şeklinde kendini gösterir. Bu çatlaklar duvarıntaşıma kapasitesini olumsuz olarak etkiler. Bu bağlamda, çekme gerilmesini alması ve hasarın artmasını engellemesiiçin bu tür bölgelere donatı takviyesi yapmak uygun bir müdahale yöntemidir.
Bu müdahalenin olumlu yanı; çekmegerilmesi açısından kritik olduğu bilinen bölgelerde yerel ve pratik bir uygulama olmasıdır. Ancak malzeme uyumununsağlanmasında sorunlar yaşanabilir. Ayrıca uygulama esnasında yığma elemanlara ek hasar vermemek önemlidir. Bu müdahale yönteminde, duvar yüzeyine veya derzlere paslanmaz çelik veya lifli polimer donatılar eklenerek çekme gerilmelerinin bir kısmı karşılanabilir ve duvar yük taşıma kapasiteleri arttırılabilir. Ancak duvar kapasiteartışının bir üst sınırı olduğu ve eklenen donatı miktarı ile doğru orantılı olamayacağı unutulmamalıdır.
Bu müdahale yöntemi ayrıca sandık duvarların iç ve dış katmanlarını birbirine bağlamak için de kullanılmaktadır. Böylece duvarın bir bütün halinde çalışması ve düzlem-dışı etkilere karşı korunması sağlanabilir. Bu uygulamada paslanmaz çelikten lamalar veya özel imal edilmiş ankrajlar kullanılır. Duvarın kalınlığı boyunca mümkün olduğu kadar derzlere denk gelen delikler açılır. Donatı açılan deliklere yerleştirildikten sonra duvar yüzeyinde derzleri takip edecek şekilde bükülür ve üstü harç malzemesi ile kaplanır. Ankrajların yatayda ve düşeyde hangi aralıklarla yapılacağı duvarın boyutları ve mevcut hasar durumuna göre değişiklik gösterir.
Sıvasız duvarlarda görünüşü olumsuz etkileyeceği için tercih edilmez. Derzdeki harcı bir kaç santim kaldırıp donatıyı açılmış derz boyunca büktükten sonra üzeri yapıda mevcut olana uygun bir harç ile kapatılabilir.
Uygulama esnasında genellikle 4-5 santimetre derinliğinde açılan derzlere donatılar yerleştirilir ve daha sonra üzerine bazik özellikli enjeksiyon uygulanır. Kullanılacak malzemelerin mevcut duvar malzemeleri ve örgüsü ileuyumluluğu deneyler ile kontrol edilmelidir.
7.3.2.5. Yeniden örme
Tarihi yapıların duvarlarında ileri düzeyde hasarlar bulunması durumunda kısmi onarımlar yeterli olmayabilir. Bu durumda zayıf veya hasarlı bölgeler sökülerek yeniden örülebilir. Sökme işlemi öncesi duvar dokusunun ayrıntılı birşekilde belgelenmesi önemlidir. Bu müdahale yöntemi özellikle birden fazla katmanı bulunan taş yığma duvarlardadış katmanların iç katmandan şişme yaparak ayrıldığı durumlarda kullanılabilir.
Yeniden örme esnasında mevcut yığma duvar ile eklenen örgü arasındaki bağlantının; mekanik kenetlenme (derzlerdeşaşırtma, duvar enine doğrultusunda uzanan taş-tuğla birimler, vb.) veya donatılar (paslanmaz metal kenetlerveya zıvanalar) yardımıyla güvenli olarak sağlanması büyük önem arz etmektedir. Duvarın bütünlüğünü sağlamak için ahşap hatıl sistemin tekrar oluşturulması gereklidir. Sandık kesitli duvarlarda ankrajlar sadece duvar düzleminde değil, duvar düzlemine dik doğrultuda da yeterli sıklıkta yapılarak duvar ön ve arka yüzü birbirine bağlanmalıdır.
Kesme taş ile yapılacak olan yeniden örmelerde geleneksel yapım yöntemlerine dikkat edilmelidir.Mekanik yöntemle hazır kesilmiş taş malzemenin geleneksel yapım yöntemine göre yan, alt, üst ve arka yüzeylerininişlenerek kullanılması gerekmektedir.
Yeniden örme esnasında oluşturulan derzlerin özgün derzlerle görsel benzeşimine, harç malzemesinin özgün malzemeile benzer içerikte hazırlanmasına, kullanılacak taşların boyut ve biçimlendirmesinin aslına uygun olmasına,malzemenin bir araya getirilmesinde geleneksel yapım tekniğinin korunmasına dikkat edilmelidir.
7.3.3. Sütun ve ayaklara yönelik müdahaleler
Tarihi yapılarda sütun ve ayaklar gibi basınca çalışan yığma yapı elemanların hasarlarının giderilmesi ve dayanımlarınınarttırılması için çemberleme ve kesit arttırma gibi yöntemler kullanılmıştır. Günümüzde de çemberleme buelemanlardan daha iyi bir yapısal performans beklendiğinde kullanılabilecek etkin bir yöntemdir.
Tek parça taştan yapılan (monolit) sütunlarda çemberleme, maksimum yük kapasitesini, daha önemlisi sünekliğiarttırmaktadır. Çatlakların oluşması da engellendiği için, taşıyıcı ögenin genel dayanımı ve stabilitesi iyileşmektedir. Çok sayıda taş veya taş-tuğla örgülü ayaklarda iç bünyenin durumu incelenerek, yalnız dıştan sağlamlaştırma ileyetinilmemesi; iç bünyeyi de destekleyici müdahaleler yapılması gerekebilir. Dışı kesme taş, iç moloz örgülü olan ayaklarda zamanla harcın ayrışması, farklı yüklemeler dolayısıyla çatlamalar, yüzey taşlarında şişmeler olabilir. Butür hasarlara müdahaleden önce içteki durumun radar, endoskopi, vb. yöntemlerle araştırılarak anlaşılması ve onagöre karar verilmesi gerekir. Çatlakların paslanmaz kenetlerle dikilmesi, iç bünyeye enjeksiyon gibi müdahaleler hasarları giderici olabilir.
Çemberleme, sütun/ayağın artan yüklere karşı dayanımının arttırılması, veya mevcut ezilme çatlaklarına karşı önlemalma ihtiyacından doğar. Sargılanacak elemanın enkesit şekline bağlı olarak çelik lamalar kullanılabilir. Daireselsargılama, çemberlemenin meydana getirdiği çekme kuvvetlerinin sütunun yüzeyinde basınç oluşturması esasına dayanır. Sütunda herhangi bir değişiklik yapılmadığı için, müdahale tamamıyla geri alınabilir (reversible) niteliktedir. Eski yapılarda bu çemberler yüksek sıcaklık altında hazırlandıktan sonra yerleştirildiğinden, soğumayla istenen kavrama sağlanırdı. Günümüzde iki veya daha çok parçalı çemberler cıvatalarla sıkıştırılarak istenilen gerginlik sağlanmaktadır. Uygulanan çelik çember ile taş yüzey arasına kurşun akıtılır veya levha olarak yerleştirilir.
Sargılama sırasında boyuna elemanların kullanılması da gerilme yığılmalarını önlemek açısından çok önemlidir. Dairesel olmayan düşey taşıyıcılarda sargılama yaparken, köşelerde ezilme ve kopmalar olmaması için, boyuna doğrultuda köşebent profillerin kullanılması yararlı olur. Düşey taşıyıcılarda (sütun ve ayaklar) düşeyden ayrılma sorunu varsa, çekme elemanları, payanda gibi destekler kullanılarak, hasarın artmasının önlenmesi, güvenliğin sağlanması yönünde çözümler geliştirilir.
Sütun, kaide ve üst başlıklarında parça kopmalarında ise gerektiği durumda uzman raporuna göre uygun malzeme ile bütünleme yapılabilir.
Sütun, ayak taşıyıcı elemanlarının kaideleri ve üst başlıklarında ezilme hasarı durumunda çemberleme yapılabilir.
7.3.4. Bağlantılara yönelik müdahaleler
Yığma yapının 3 boyutlu olarak modellenmesinde oluşan iç kuvvet dağılımının ve iletiminin sağlanması için yapının duvar-duvar, duvar-döşeme, duvar-kemer/tonoz gibi bağlantılarının stabilitesini kaybetmemesi gerekmektedir. Oysaki, bu tür yapılarda genellikle hasarlar bu bağlantı noktalarında meydana gelmekte ve duvarlarda düzlem dışı göçme biçimi hakim olmaktadır. Bu nedenle yapıda ilk irdelenmesi gereken bölgeler, yukarıda bahsedilen bağlantı yerleri olmalıdır. Bağlantı yerlerinin stabilitesini arttırmak ve bölgesel düzlem dışı göçme biçimini engellemek gerekmektedir.
Çoğu yığma yapıda, planda tüm yapıyı çevreleyen ve düşeyde de belirli aralıklarla devam eden ahşap hatıllar bulunmaktadır. Bu ahşap hatıllar birbirlerine çivi veya çeşitli ahşap birleşim (Örn: kırlangıç kuyruğu, kama vb. yöntemi) ile bağlanmaktadır. Bazı yapılarda ise bu ahşap hatıllarla beraber demir hatıllar da kullanılmaktadır. Yapı çevresince devam eden ahşap hatılların çürüyerek yok olması, dövme demirlerin paslanarak kesit kaybına uğraması veya kopması duvarların bağlantılarını ve düzlem dışı stabilitelerini azaltmaktadır. Tonozların başladığı seviyede ise genellikle, tonoz uzunluğunca devam eden ahşap hatıllar bulunmaktadır. Bu ahşap hatılların da zamanla çürümesi tonoz ile duvar arasındaki, bağlantıyı zayıflatmakta, tonozda açılmaya bağlı çatlakların oluşmasına neden olmaktadır. Kubbelerde ise, kubbenin başladığı seviyede sekizgen planlı ahşap hatıllar konulabilmektedir. Yine tonozlu ve kemerli sistemlerde yanal itkiyi karşılamak üzere konulan ahşap/dövme demir gergi çubukların çürümesi, kopması veya kesilmesi sonucunda bu bölümlerde stabilite sorunu meydana gelebilmektedir. Bazı durumlarda ise gergi elemanı bulunsa dahi, zamanla bağlantı elemanlarındaki kesit kayıplarından veya eski onarımlardaki hatalardan kaynaklı gergi elemanlarının duvara, sütuna veya ayağa ankraj noktalarında zayıflıklar olabilmektedir.
İstanbul Valiliği ve T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Tarihi Yapılar için Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu"ndan derlenmiştir. Kılavuzun tümüne ulaşmak için lütfen tıklayın
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
27 Ocak 2025
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wilo, Winsa, XCMG ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.