Yaklaşık otuz yılın ardından eylül sonu itibariyle görevinden ayrılan Türk Ytong’un Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü Lebriz Akdeniz’le geniş mi geniş bir mülakat yaptık... Uzun yıllar “İletişim” ve “Pazarlama”ya yoğunlaşmasına rağmen aslında bir inşaat mühendisi olan Akdeniz, göreve başladığı 90'lı yılların ortalarından bugüne kadar yaşanan iletişimdeki o baş döndürücü hızın bire bir şahidi... Türkiye’nin köklü yapı malzemesi üreticilerinden Türk Ytong’ta on yıllarca istikrarlı bir şekilde sayısız organizasyon, yarışma, ödül, kutlama, toplantı, açılış, yıldönümü, bayi toplantısı, röportaj, dokümantasyon, çizgi üstü prodüksiyon ve görsel-yazılı-işitsel yayında imzası bulunan Akdeniz, “360 derece iletişim”i bir marka için uzun yıllar bilfiil gerçekleştirmiş, hakkını fazlasıyla vermiş az sayıdaki profesyonelden biri. Bu kapsamda biz de tecrübelerini, anılarını dinlemek ve yapı malzemeleri sektöründe pazarlama, halkla ilişkiler ve iletişime gönül vermiş okurlarımızla paylaşmak istedik...
“Düzce doğumluyum... 1973 yılında, öğretmen bir anne ve babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Düzceli olan anne tarafım Çerkez, babamsa Artvinli. Kadınların eşit ve güçlü olduğu, aydın, çağdaş ve eğitime önem verilen bir ortamda büyüdüm. Hayatım boyunca, ikisi de rahmetli olan anne ve babamın destek ve güvenlerini hep arkamda hissettim. Ömrümün ileriki dönemlerinde faydasını gördüğüm bu güven ve destek için kendilerine minnettarım...”
“Lise son sınıfa kadar Düzce’de eğitim aldım. 99 depreminden sonra nüfusu farklı bir profile bürünen Düzce’nin o yıllarda daha farklı ve güzel olduğunu söyleyebilirim. Oldukça çalışkan, okumayı seven, meraklı ve kendi kendine bütün sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan bir çocuktum. Dolayısıyla okul hayatım da başarılı ve dereceler alarak geçti...”

Sanata da  ilgim vardı
“Benden 6 yaş büyük olan abim inşaat mühendisi olduğundan  ben de mühendisliğe ilgi duyuyordum. Öğrenimim sürecinde mühendislik okuyacağım  az da olsa belliydi. Fakat diğer taraftan sanata da ilgim vardı. Hatta Mimar  Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nin iç mimarlık yetenek sınavını kazandım. Fakat  ailem, mühendisliğin çok daha geçerli bir meslek olduğunu düşünerek beni mühendisliğe  yönlendirmişti...”
Eşimle okulda tanıştık
“1990 yılında kazandığım okul, Eskişehir’de Anadolu  Üniversitesi İnşaat Mühendisliği oldu. Çok kıymetli hocalardan dersler  alıyorduk. Eskişehir o zamanlar da modern, güvenli, ekonomik ve sosyal açıdan rahat,  tam bir öğrenci şehriydi. Türkiye’nin her bölgesinden gelen arkadaşlarımızla  oldukça keyifli, her anı dolu dolu geçen bir öğrencilik dönemi geçirdik. Çoğu  ile hala yakından görüşüyoruz. Eşimle de okulda tanışmıştık. Ben birinci  sınıftaydım, o ise üst sınıfta...”
Kendi  ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendiğim bir dönemdi
“Eskişehir, Düzce’den sonra benim  için daha büyük bir şehirdi. Ailemden uzakta tek başıma yaşamak farklı  deneyimler kazandırıyordu. Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendiğim, yeni arkadaşlıklar  edindiğim bir dönemdi. Eğitim ise zordu fakat çalıştıktan sonra başarılamayacak  bir seviyede de değildi... Bu anlamda çok bir sıkıntı yaşamadım. Bunda, eşimin üst sınıfta olmasının ve onun tecrübelerinden  yararlanmanın avantajlarını da yaşıyordum. Kolektif bir hayat yaşıyorduk. Sınıf  arkadaşlarım ve üst dönemlerle birlikte çalışır, birlikte projeler üretirdik. Dayanışma,  yardımlaşma ve eğlencesi bol bir ortamdı...”
Türk Ytong bir mühendis arıyordu
“Okulu, sene kaybetmeden 1994’te bitirdim. Ülkenin ekonomik  bir kriz yaşadığı 5 Nisan Kararlarının alındığı bir dönemdi. Tuhaf, zor bir  ekonomik ortam vardı. Düzce’ye dönmüştüm. Bir an önce iş hayatına başlamak  istiyordum. Şimdiki gibi bakabilecek çok alternatif de yoktu; eş dost haberdar  ediliyor ve gazetelerin ilanlarına bakılıyordu. Bu süreçte bir aile dostumuz  aracılığıyla Türk Ytong firmasından bir görüşme ayarlandı. Pazar Araştırma  Geliştirme Bölümü’nde çalışacak birine ihtiyaç vardı. Rakip malzemeleri araştıracak,  sektörel raporlamalar yapacak ve bazı ufak tefek iletişim faaliyetlerini  yürütebilecek bir mühendis aranıyordu...”
Randevuya babamla gitmiştim
“Türk Ytong’ta, hala anlatıldığında güldüğümüz, yüzümüzde  tebessüm oluşturan bir görüşme yapmıştık... Hem de ‘babamla’... Randevumuz, uzun  yıllar faaliyet gösteren Pendik’teki fabrikada, Pazar Araştırma Geliştirme  Bölümü’nün Şefi Mustafa (Boz) Bey’leydi. İletişim, halkla ilişkiler, araştırma,  reklam ve tanıtım gibi işlerin yapıldığı bir bölümdü. İlk önce, elimde özgeçmiş  de olmadığından el yazısıyla bir özgeçmiş yazmış, sonra görüşmeye geçmiştik. Olumlu  geçmiş olmalı ki ardından Satış Departmanı’nın başındaki Nuri (Ertokat) Bey’le  görüşmem istenmişti. Nuri Bey, görüşmeye babamı da davet etmişti. Tuhaf bir  durumdu aslında...”
Nuri (Ertokat) Bey’le iz bırakan iş görüşmesi
“Konuşma esnasında sorulara düzgün yanıtlar veriyordum ve  anladığım kadarıyla Nuri Bey’i ikna etmiştim. Fakat en sonda, nerede kalacağımı  sorması ve benim de işe alınırsam ev tutacağımı söylemem üzerine Nuri Bey’in tadı  biraz kaçmıştı. Çalışanların düzenli bir hayatı olması, sıkıntılarla  uğraşmaması ve tam anlamıyla işine konsantre olması gerektiğine inanıyordu. 22 yaşında  bir kızın tek başına İstanbul’a gelip yaşayabileceğine pek ikna olmamış olacak  ki, muhalefet etmeye başlamış, iş birden tersine dönmüştü. Fakat ben de hafiften  sinirlenmiştim. Eskişehir’de dört sene tek başına ayakta durabilmeyi başarmış  birisi olarak bu güvensizlik hoşuma gitmemiş, savunmaya geçmiştim. Ailem de  arkamdaydı. Bu güvenle, problemin beni ve ailemi ilgilendireceğini, kendisin  müsterih olması gerektiğini ifade eden bir cevap vermiştim. Babam da bir yandan  sakin olmam için bana işaret ediyordu. Görüşme iyice olumsuz bir hal almış gibi  görünürken tam tersi oldu. Nuri Bey, kendine güvenen ve biraz da dik başlı yönümü  takdir ederek işe alımım için onay verdi. Kendisi de hala bu olayı anlatır ve  hala her anlatışta güleriz... Bu görüşmenin parodisi bile yapılmıştır bir şirket  toplantısında... Sonraki yıllarda Nuri Bey, çalışma hayatıma ve iş yapış şeklime  etki eden en önemli isimlerden biri, rehberim oldu. Onun açık sözlü, yapıcı iletişim  tarzını, problem çözmedeki becerisini, yönetim ve karar alma tarzını her zaman  örnek aldım.”
İlk görevim grafik çizmekti
“1995’in 2 Ocak günü, Türk Ytong’ta Pazar Araştırma Geliştirme  Bölümü’nde işe başladığım gündür. Departmanda benimle birlikte 3 kişi vardı. Yöneticim  Mustafa (Boz) Bey’di. Ekonomi eğitimi almış, çok deneyimli ve işi iyi bilen  biriydi. Bana verilen ilk görev ise grafik çizmekti. Bütçe dönemi olduğundan bütçe  kitapçıkları hazırlanıyordu. 8 grafikten milimetrik kağıtlara 30’ar adet çizmem  istenmişti. Bilgisayarla yapılmadığı için şaşırmıştım aslında. Bilgisayarda  yarım gün bile sürmeyecek bir iş için birkaç gün uğraşmam gerekecekti. Fakat  departmanda bilgisayar kullanılmaya henüz başlanmamıştı...”

Türk Ytong'ta ilk yıllar...
Ytong’taki maceramın ilk olumlu adımları
“Bu şaşkınlığım ve sonrasında yaptığım bazı önerilerle teknolojik,  işi kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bazı adımlar atılması Ytong’taki maceramın  da ilk olumlu adımları olmuştu. Kurum için de belki bir kırılma noktasıydı. Hemen,  bu işlerde çok pratik karar alan Nuri Bey’in de onayıyla bir bilgisayar alındı  ve işler hızlandı, kolaylaştı, hatalar azaldı. Bu anlamda, üniversite bitirme  tezimi yazarken danışman hocamın Amerika’dan getirdiği ve çalışmam için izin  verdiği bilgisayarda edindiğim tecrübenin büyük katkısı olduğunu söylemem  lazım. Excel’i, Word’ü ve bilgisayarı ileri düzey kullanmayı o dönemde  öğrenmiştim. Kısa olmasına rağmen teknolojiyi kavrayabildiğim ve bunu bir  yetenek olarak kazandığım bir zaman dilimiydi. Teknolojiye karşı ilgim de hep  sürdü...”
Bazı teknolojik farklar yaratmaya başlamıştık
“O dönem fotokopiyle çoğaltılan dokümanların dağıtıldığı,  tepegözle sunumların yapıldığı bayi, müşteri toplantılarında da bazı teknolojik  farklar yaratmaya başlamıştık. Mesela siyah beyaz dokümanlar ve grafikler artık  yazıcıdan renkli basılıyor, sunumlar renkli görsellerle yapılıyordu. Şimdilerde  çok basit gibi görünen bu gelişmeler o günler için fark yaratan unsurlardı. Bu  ilk adımların ardından Türk Ytong’ta hep teknolojik anlamda öncü işler yapmaya  başladık. Mesela ilk internet sitesinin kurulması, ilk bilgi bankası  disketlerinin oluşturulması, ilk sosyal medya hesaplarının açılması, ilk BIM  entegrasyon çalışmaları... Tüm bunlar yapı malzemeleri üreticileri arasında hep  öncü olmamızı sağladı. Benle birlikte herkes de heyecan duyuyordu. Mesela ilk  web sitesi yapılırken, meraktan HTML kursuna gittiğimi hatırlıyorum. İlk  internet benim bilgisayarıma kurulmuştu. İnternetin nasıl bir şey olduğunu  merak eden arkadaşlarımla internette ‘sörf’ yaparak merakımızı giderirdik...”
Basın bültenlerinde paragrafları kesip, yapıştırıp, faks  çekiyorduk
“Tabii, şimdilerde Çanakkale Üniversitesi Turizm Fakültesi  Dekanı olan Mustafa (Boz) Bey’den de iletişim, basın bülteni yazma, medya  iletişimi ve etkinlik planlama gibi birçok konuyu öğreniyordum. Titiz,  kontrollü ve işinin her adımını planlayarak hayata geçiren bir insandı. Fuar ve  organizasyon katılımları, broşür ve katalog hazırlanması gibi faaliyetler bizim  sorumluluğumuzdaydı. Bilgisayar olmadığı dönemde basın bülteni hazırlarken  paragrafları kesip, yapıştırıp faks çekiyorduk. Fotoğraf işi de şimdiki gibi  kolayca yönetilebilecek bir konu değildi. Dia pozitifleri gönderiyor,  sonrasında geri istiyorduk...”
Firmada dokümantasyona hep önem verilmişti
“Türk Ytong’un bir avantajı da oldukça büyük bir arşive  sahip olmasıydı. Arşivde yok yoktu. Özellikle ilk yıllarımda, sunumlar için içerik  üretmeye odaklandıkça bu arşivin önemi daha da çok ortaya çıkıyor ve bu unsur  ciddi bir avantaj yaratıyordu. Arşive yoğunlaştığım dönemde gördüm ki, firmada  ilk kurulduğu günden bu yana kurumsal iletişime, medya ilişkilerine ve halkla  ilişkilere hep önem verilmişti. Bülent (Demiren) Bey’in önemsediği bir konuydu.  Türkiye için 60’lı yıllarda yeni de bir malzeme olduğundan tanıtım,  dokümantasyon hep önemsenmişti. Arşivde geçirdiğim günler de bana oldukça  farklı bakış açıları katıyordu. Yurtdışından gelen broşürler, önceden yapılan  çalışmaları özümsemek ve kavramak ileriki yıllarda oldukça işime yaramıştı...”
Bülent (Demiren) Bey’le yakından çalışma şansı bulmuştum
“Mustafa Bey’in 2001 yılında şirketten ayrılmasıyla bölümü  ben devralmıştım. 2001 krizinin yaşandığı zor günlerdi ve 7 kişiden oluşan  departmanda tek başıma kalmıştım. O günler, Nuri Bey’in de destekleriyle ciddi  şeyler öğrendiğim bir dönem oldu. Firmada en önemli kırılma dönemlerimden biri  ise kurucumuz Bülent (Demiren) Bey’le doğrudan çalıştığım süreçti. 2001 sonrası  yıllarda kadromuz da azaldığından kendisiyle bire bir yakından çalışma şansı  bulmuştum. Meslek yaşamıma yön veren, önemli deneyimler edindiğim isimlerden  biridir. Çok başarılı ve kendine özgü yöntemleri olan bir insandı. Çok özel bir  insan, zeki ve işine tutkuyla bağlı, idealist bir mühendis ve lider olduğunu  söylemem lazım. Saint Joseph ve İTÜ gibi okullarda sınıf atlayarak eğitim  alması, bunun en büyük göstergelerinden biri belki de... Ayrıca Türk Ytong’un  kuruluş hikayesinin bir kez daha gözden geçirilmesinde fayda olduğunu  düşünüyorum. Hilton Otel’in inşaatında bir mühendis olarak çalışırken gördüğü  ve performansından etkilendiği Ytong malzemesini, Türkiye’de üretmek için  verdiği mücadele takdire şayandır... Bir hedef belirleyip onu gerçekleştirmek  için 10 yıl çabalamak ve yatırım izni almak için Bakanlar Kurulu’na sunum  yapacak kadar kendine ve hedefine inanmak...”

Türk Ytong'un kurucusu Bülent Demiren ile / 50. Yıl Kutlaması / 2013
Başarılıydı; “ancak”...
“Zor, birlikte çalışılması kolay olmayan bir insandı Bülent  Bey. Her şeye çok farklı, herkesin düşündüğünün tam tersi açıdan bakar ve  değerlendirirdi. İnatçı bir kişiliği de olduğundan zorlandığımı söylemeliyim.  Benim de inatçı bir yönüm vardır. İnandığım ve iyi analiz ettiğim fikirlerin  arkasında dururum, ispatlamak isterim. Hatta bir dönem çalışamayacağıma kanaat  getirip, kurumdan ayrılmaya kadar varan bir süreç yaşamıştım. Fakat Nuri Bey’in  de telkini ile dürüstlüğüme ve çalışkanlığıma inanmış olacak ki gitmeme izin  vermemişlerdi. Sonrasında ise daha çok anlaştığımız yeni bir dönem başlamıştı.  Güvenini hep hissediyordum ve iş yapış şeklinden çok şey öğreniyordum. Onu ikna  edebilmek için her soruya hazırlıklı olmayı, konulara her yönüyle bakabilmeyi  öğrendim. Çok iyi geri bildirim verirdi. Nereye gidersek gidelim, hangi  toplantı, hangi işi yaparsak yapalım zaman kaybetmeden mutlaka bir bilgi notu yazar,  iletirdi. Ve not genelde şöyle başlardı: ‘Çok güzel bir etkinlik oldu, kutlarım  ancak...’ Ve gerçekten teşhisleri de çok isabetliydi. O kullandığı ‘ancak’lar,  işi bir adım öteye taşıyacak gelişme alanlarımızdı. Bu eleştirel bakış açısı iş  hayatında önemlidir. Beğenilmeyen bir şey eleştirilmeli. Farklı bakış açıları  varsa kesinlikle paylaşılmalı, tartışılmalıdır... Ekibimize yeni katılan  arkadaşlardan ilk bunu isterim...”
Hatasını  kabul eden insan ilerleme kaydeder
“Firmamızın yönetim kurulu başkanı Fethi (Hinginar) Bey’in  de bende çok katkısı vardır ve birçok anımız olmuştur. Mesela ilk tanıştığımız  günlerde genel müdürümüzdü... Bir etkinlik için hazırladığım davet mektuplarından  birinde adres kaymış ve benden sonraki kimse de durumu fark etmeden mektup  Fethi Bey’in masasına gitmişti. Kendisi çok dikkatlidir ve en küçük detayları dahi  kaçırmaz. Hafızası da müthiştir. Tabii hemen fark etmiş ve kendisine böyle  hatalı bir evrak gelmesi nedeniyle sinirlenmişti. Toplantıda herkesin içinde durumu  üstlenmem, hatayı kabul etmem ve bir daha benzer bir durumun yaşanmaması için  çaba sarf edeceğimi bildirmem hoşuna gitmişti. Tebrik edip, yaptığı ‘Hatasını  kabul eden insan ilerleme kaydeder” uyarısı hala aklımdadır. İş ve özel hayatımda  hiçbir hatamı gizlememek ve yalan söylememek de ana prensiplerimden,  değerlerimden biridir. Hepimiz bir gelişim sürecinden geçiriyoruz. İş üretilen  yerde hata olur, hata yapmadan tecrübe kazanılmaz. Denir ya, ‘Tecrübe, hatanın  süslü adıdır’; inanırım bu cümleye...”

Fethi Hinginar ve Nuri Ertokat ile... / 25. Yıl Plaket / 2019
İnşaat  mühendisliği yapmak pek aklıma gelmedi
“Bir inşaat mühendisi olarak mezun olmuştum. Belki doğrudan  işimle ilgili bir şeyler yapabilirdim ama Pazar Araştırma ve Geliştirme  Bölümü’nde yaptığımız faaliyetler o kadar hoşuma gitti ve yıllarca merakım ve  ilgim sayesinde hep bir gelişim içinde oldum ki mesleğimi yapmak pek aklıma  gelmedi. Tutkuyla bu işe sarıldım. Hem zaten yapı malzemeleri sektöründe  çalışıyordum, mühendislik bilgimi kullandığım birçok yön de vardı; yani çok da  yabancı bir sektörde değildim...”
Akademik bilgi ve sektörel verilere sahip olmak hep avantaj  oldu
“Tabii inşaat mühendisliği eğitiminin bu işte katkısı  olduğunu söyleyebilirim. İletişim yönetiminde başarı için önemli şeylerden biri,  çalışılan sektöre olan hakimiyettir. O sektörün dinamiklerini, rakiplerin  hareketlerini çok iyi takip etmek, bilmek zorundasınız. Ona göre  çalışmalarınızı planlıyorsunuz, strateji kuruyorsunuz. İletişim sadece strateji  geliştirmek, sadece basın bülteni göndermek, sadece etkinlik yapmak değil;  bunların hepsi bir bütün. Ben de açıkçası aldığım eğitim ve sahip olduğum  donanım nedeniyle bunların avantajlarını yaşadım. Neyle uğraştığımı, nasıl bir  pazar olduğunu, rakipleri biliyordum. Aynı zamanda sektörün diğer oyuncularını  biraz daha araştırdıkça ve rakipleri tanıdıktan sonra paydaşların beklenti ve  yeteneklerini analiz edebildim. Sadece analitik bir eğitim alınması değil,  sektörün bütün dinamiklerini anlayabilmek önemli. Yani hem akademik ve analitik  bilgi hem sektörel verilere sahip olmak benim için hep avantaj oldu...”
Her değişen koşulda iletişim yeniden tasarlanmak zorunda
“İletişim beni inanılmaz  heyecanlandırıyor... Her şeyin sürekli değiştiği, devamlı  öğrenmeniz gereken bir alan. İş yapış şekilleri, rekabet koşulları tuhaf bir  hızla dönüşüyor. Tüm bu değişim içinde kendini ve firmayı güncel tutmak heyecan  verici bir durum. Çünkü her değişen koşulda iletişim yeniden tasarlanmak  zorunda; yeni araçların kullanılıp iş hedeflerine, firmanın amaçlarına  götürecek yerlere varılmak zorunda. İletişim, o yolda kullanılacak bir araç ve  bunun için sosyal medya mı, fiziksel organizasyon mu, bülten mi, güncel ne  gerekiyorsa yapılması şart. O güncelliği sağlamak da ilgi, merak ve enerji  istiyor tabii...”
İletişimde artık öğrenmeye açık ve meraklı olmak şart
“Günümüzde iletişimde en önemli unsur bence öğrenmeye açık ve  meraklı olmak. Mesela benim işe başladığımda ilk ziyaret ettiğim yer matbaaydı.  Hazırladığımız faaliyet raporunun nasıl bir süreçten geçerek basılı hale  geldiğini öğrenmek bile işe olan hakimiyeti artıran unsurlardan biridir.  Ajanslarla çalışırken grafik programlarını kullanmayı bile öğrenmiştim. İlk web  sitemiz yapılırken HTML kodlamayı öğrendim. Merak ve ilgi çok önemli. Sosyal  medya yeni yeni ortaya çıktığı yıllarda da konuya adaptasyonumuz hızlı olmuştu.  Hayat, insanların karşısına çıkan fırsatlar, insanların onu nasıl kullandığı ve  nasıl kendini şekillendirdiğiyle ilgili. Sürekli yeniden öğrenebilme, yeninin  içinde olabilme gücüne sahip olmanız lazım. İyi bir öğrenci olduğumu  söyleyebilirim. Hep öğrenmek istedim. Dergi yayıncılığı, sosyal medya iletişimi,  belgesel yapımlar, grafik tasarım bunlardan bazıları oldu...”
Mimari Fikir  Yarışması...
“İlk yıllarımda beni oldukça heyecanlandıran işlerden biri,  benden önce de yapılan ve uzun yıllardır devam eden mimarlık öğrencilerine  yönelik düzenlenen yarışmalardı. Önemli isimlerin katıldığı jüri toplantılarından  çok şey öğreniyordum. O yarışmaları, formatı değiştirerek 2014 yılında Yapı  Endüstri Merkezi ekibi ile birlikte Mimari Fikir Yarışması’na dönüştürdük.  Erişmek istediğimiz kitleye uygun, dijital altyapısı kuvvetli bir hale gelen  organizasyon, oldukça ilgi gören etkinliklerimizden biri oldu. Prof. Dr. Celal Abdi  Güzer, Nevzat Sayın gibi çok değerli mimar dostlarımızın da jüride yer alması  uzun soluklu bu organizasyonu daha da kıymetli yaptı. Sektöre verdiği,  mimarlığın gelişimine, kültürüne sağladığı katkı göz ardı edilecek bir seviyede  değil... Yarışmalarımızın iletişim modeli de benzerlerinden çok farklıdır. Her  kademede hedef kitlesine dokunan, etki yaratan özgün bir kurgusu var. Yarışma  konusunda uzmanlaştığımı söylemem yanlış olmaz. Türk Ytong’taki 28 yılımda 25  yarışma yapmışız, bunların 17’si mimarlık yarışmasıydı…”
İletişim faaliyetlerini genelde kendi bünyemizde  yürütüyorduk
“Türk Ytong’ta birçok proje hayata geçirdik. Bunlardan biri  de usta belgesel yapımcısı Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ‘Ytong’un Hikayesi’  idi. Mehmet Altun’la hazırladığımız 50. Yıl kitabı da önemli kurumsal  yayınlarımızdan biri oldu. Bunların yanında periyodik yayınımız Ytong Aktüel’i  2006’dan başlayarak 16 yıl boyunca yayınladık. Geçmişte katıldığımız fuarlarda  hep üst üste ödüller aldık. Stant tasarımlarımız için yarışmalar açtık.  Fotoğraf yarışmaları düzenledik. Bir iletişim ajansıyla çalışmaya 50. yılımızda,  yani 2013’te başladık. Öncesinde bu tür faaliyetleri hep kendi bünyemizde  yürütüyorduk. Ama keşke daha önce olsaymış; çünkü profesyonel destek almak  bambaşka pencereler açıyor. Yaparak, deneyerek öğrendiğimiz birçok şeyi daha  kolay ve başarılı yapabilirmişiz ama o günün Türkiye ortamında bu tip hizmetler  almak bugünkü kadar sıradan değildi...”
İşin uzmanları ile çalışmak gerek
“Hayata geçmesinde önemli bir görev üstlendiğim CRM projesini  de önemserim. İyi danışmanlarla çalışmanın önemini anladığım işlerden biriydi.  Geçmişte bir iki kere denenmesine rağmen tam hayata geçirilememişti. Her projede,  o işi en iyi yapanlarla çalışmak gerektiğine inanırım. Bu proje bunu  deneyimlediğimiz bir süreç olmuştu...”
Amaç ve strateji şart
“Yıldız Teknik Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar  Üniversitesi’nde yaklaşık 12 yıldır düzenlediğimiz ‘Gazbeton Dersleri’ de Türk  Ytong’un önemli işlerinden, sektöre katkılarından biridir. Bunlar uzun  projeler. Sürdürmek de aslında oldukça fedakarlık istiyor. Ama toplum nezdinde Ytong  imajını besleyen önemli unsurlar. Ustalara, gençlere eğitim verdiğimiz Ytong  Akademi de aynı şekilde. Müşterilerimizin imza attığı iyi projelerin  anlatıldığı Youtube’daki İlham Veren Projeler serimiz... Ürün uygulama  videolarımız da çok izlenen ve sektöre katkı sunan işlerimizden biri. Ama biz  bunları ‘hadi biz de video çekelim’ diye yapmadık. Hep bir ihtiyacın çözülmesi,  sorunlu bir noktaya parmak basılması amacıyla yapılmış işler. İletişim boşa  yapılan bir şey değil. Amaç ve strateji şart. Tutarlılık, süreklilik ve  yaptığımız işin bir sonuç getirmesi gerekiyor... Fakat amaçsız ve stratejisiz  iş yapmak markaya iletişim anlamında bir artı değer yaratmaz, iş hedefine bir  katkı sağlamaz. İletişim çalışmaları ajanslarıyla, danışmanlarıyla somut bir  hedef ve strateji çerçevesinde iyi kurumsal iletişimciler tarafından yürütülmeli...”

Markanın gelişimine destek verecek iletişim araçlarından  faydalanılmalı
“Bir markayı yönetirken önce markanın ruhunu iyi  anlayabilmek gerekiyor. Markanın hikayesini anlamak, o markanın gelişimine  destek verecek şekilde iletişim dünyasının araçlarından faydalanmasını bilmek  gerekiyor. Düzenli, sürekli ve planlı çalışmak, stratejik bir bakış açısına  sahip olarak ilerlemek gerekiyor. Hep bu bakış açısıyla, sistemli, planlı ve  sonuç odaklı bir çalışma içinde oldum. Ekip arkadaşlarım ve paydaşlarımızla  birlikte her bir işimizi bu yaklaşımla ele aldık ve sadece ‘iyi’ bir şey yapmak  için değil, iş hedeflerine destek olabilecek, bizi bu hedeflere ulaştıracak  iletişim ve pazarlama çalışmalarına imza atmak için çalıştık...”
İletişimcinin  yapabileceği çok sayıda başlık var; “ama”...
“Günümüzde bir iletişimcinin  yapabileceği, bir kurumun yürütebileceği çok sayıda başlık var.
Bu anlamda iletişim dünyası birçok fırsat barındırıyor. Youtube yayınlarından web sitesi uygulamalarına, sosyal medya yönetiminden webinarlara, davet ve etkinliklerden kitap yayınlarına kadar çok geniş bir alan var. Ama bir kez daha vurgulamak isterim, burada önemli olan amacın ne olduğudur. Bir amaç olmadan, stratejik bir hedef olmadan yapılan işlerin pek bir anlamı, katkısı olmuyor...”
Pozisyona göre öncelikler belirlenmeli
“Mesela Türk Ytong... Ytong dünyada ve Türkiye’de yepyeni bir  kategori yaratmış, endüstrisini dönüştürmüş, jenerik bir marka. Türk Ytong, olmayan  bir ürünü Türkiye’ye getirmiş ve zekice bir ürün çıkarmış. Ardından büyük bir  talep yaratarak gazbeton endüstrisini oluşturmuş. İlk ortaya çıktığında duvar pazarında  bir çığır açmış. Etkileyici ve farklı bir fikir olduğundan bunu anlatmak için  çok uğraşılmış. Pendik fabrikasında 50 bin metreküp hacimle başlayan üretim bugün  2,5 milyon metreküpe çıktı. Bunların çoğu, benim de son 28 yılına dahil olduğum  dönemde yaşandı. Marka tabii birçok faktörün etkisiyle bu dönemde o kadar  büyüdü ki, arkasından büyük bir sektör de oluştu. Sektörde Türk Ytong gibi bu iletişimi,  pazarlamayı, teknik ve müşteri hizmetlerini sunan başka bir marka daha yok. Bu  kapsamda konumlama, amaç, strateji, pozisyona göre öncelikleri belirlemek  önemli. Kimisi Ar-Ge yapmak zorundadır, kimisi üniversitelerle iş birliği  yürütmek zorundadır... İletişim de tüm bu unsurlara göre değişir. Her zaman her  şeyi yapmak değil, ne zaman ne yapılması gerektiğini bilmek gerekiyor. Eğer bir  firma konumunu anlar ve ona göre çalışırsa o zaman doğru bir şey yapmış olur...”
Sarı Işık projesi beni oldukça tatmin eden işlerimizden  biriydi
“İstanbul Serbest Mimarlar Derneği ile 2016’da kentsel  dönüşüme yönelik yaptığımız ‘Sarı Işık’ projesi beni oldukça tatmin eden  projelerden biridir. Başarılı olan ve ana haberlere kadar çıkan bir çalışmaydı.  Hem verdiği mesaj güzeldi hem de ciddi bir sosyal sorumluluk projesiydi.  Hatırlarsanız o dönemde Kadıköy bölgesi yoğun bir kentsel dönüşüm sürecindeydi.  O süreçte nasıl karar alınmalı, nelere dikkat edilmeli gibi soruların  cevaplandığı ve anlaşılır bir dille sunulduğu dokümanlar üretmiş ve hem kitap  olarak hem web sitesinden halkın kullanımına sunmuştuk. Meslek hayatımdaki en  beğendiğim işlerden biridir. Diğeri de 50. Yıl kutlamalarımız çerçevesinde  yaptığımız belgesel, kitap ve organizasyonlardı. O kitabı yaparak kurum  tarihimizi kurucularımızın anlatımlarıyla kayda geçirmek ve yeni nesillere  aktarmak bizleri çok heyecanlandırmıştı. ‘İyi ki yapmışız’ dediğim işlerden  biriydi...”
Nuri Bey “Neriman” ismini takmıştı
“İletişim süreci bir takım çalışmasını gerektiriyor. Bir  iletişim projesi için aynı anda birden fazla kişiyi, kurumu ya da ekibi bir  plan dahilinde yönetmeniz ya da birlikte çalışmanız gerekebiliyor. Tüm bu  ekiplerin uyum içerisinde ve belirlenen iş sonuçlarına uygun şekilde uyumlu  olarak ilerleyebilmesini sağlamak oldukça titiz ve planlı çalışmayı  gerektiriyor. Bu sayede ekip arkadaşlarımızı, çözüm ortaklarımızı ve paydaşlarımızı  da kapsayan bir bakış açısıyla sürdürülebilir, istikrarlı ve tutarlı işler  yaptığımızı düşünüyorum. Çünkü bu bir ekosistem. Üretimi, tedariği, satışı,  pazarlaması, lojistiği hepsi bir bütünün parçası. Sadece sizin tek başınıza iyi  bir şey yapmanız yetmiyor. Beraber, topyekûn iyi yapıldığında bir anlam  kazanıyor. Bu yüzden her çalışmayı proje yönetimi bakış açısıyla ele almayı,  herkesin katılımıyla sistemli bir biçimde yürütmeyi, öngörülen süreler ve bütçe  çerçevesinde tamamlamayı önemserim. Üstlendiğim işi veya projeyi bitirene kadar  çevremi de belki heyecanıma ortak ettiğimden ve süreci yakından takip  ettiğimden bazen otoriter, takipçi ve ısrarcı olabiliyordum. Hatta yöneticim  Nuri Bey’e bile, özellikle Gazbeton Kitabının hazırlık sürecinde ‘illallah”  dedirttiğim günler olmuştur. Bu huyum dolayısıyla Nuri (Ertokat) Bey bana Yeşilçam’daki  otoriter rolleriyle hatırlanan Neriman Köksal’dan esinlenerek ‘Neriman’ ismini  takmıştı... Hala böyle seslenir bana...”

İçeriğe hep  bir ihtiyaç vardır
“İletişimde de bir değişim söz  konusu. Mesela fuarlar artık eskisi gibi etkin değiller. Yayınlarda da görünüşte  benzer bir durum var. Ama içeriğe hep bir ihtiyaç vardır. Mesaj, içerik ve  etkileşim olmazsa olmazlardan. Şekil ve mecra değiştirse de içerik şart. Uzmanlık ve bakış açısındaki o rafine yaklaşım hiçbir zaman  değişmiyor; değişmemesi de lazım. Her şeyin birbirine benzediği bir dönemde bu  önemli. Eskiden dergiler, kitaplar, gittiğimiz etkinlikler birbirlerinden  farklıydı, şimdi her şey birbirine benzemeye başladı. Firmalar da orijinal  şeyler üretmiyorlar. Kopyala, yapıştır yaygınlaştı sanki. Bizim en  önemsediğimiz şeylerden biri de özgün içeriktir. Kendi içeriğimizi kendimiz  üretmeye çalışırız...”
Kurumsal  iletişim uzmanlarına ihtiyaç gün geçtikçe artacak
“İletişim tuhaf bir yere doğru  evriliyor. Mesela yapay zeka... İletişimcilerin işleri bu anlamda giderek  zorlaşıyor belki de. Çünkü yapay zeka içerik de üretiyor, makale de yazıyor. O boyutuyla, birçok sektör gibi iletişimin de nereye  gittiğini bence kestirmek pek mümkün değil. Benim tavsiyem, tecrübe edilmiş,  temel gerçekler doğrultusunda hareket etmek. Yapay zeka çok içerik üretebilir  ama yanlış yönlendirme ihtimali de en azından bugün için çok çok yüksek.  Dolayısıyla bunların ayırdında olarak tedbirli ilerlemekte fayda var. Güncellenmek  de tabii çok önemli. Bence markalar hep iletişime ihtiyaç duyacak. Ayrıca  kurumsal iletişim uzmanı arkadaşlara da ihtiyaç gün geçtikçe artacak. Çünkü  markalar ayırt edilebilmek için kendi özgün içeriklerini üretmek zorundalar. Çalışan  deneyimini geliştirmek için iç iletişime, işveren markasına daha önem vermek  zorundalar. Mesela Türk Ytong’ta podcast, youtube yayınları yapılıyor. Dergi ve  kitap hazırlanıyor. İç iletişim projeleri, işveren markası içerikleri  yapılıyor. Sosyal medyada kendi içeriklerimizi üretiyoruz. 360 derece bir sürü  etkileşim içindeyiz. O yüzden kurumsal iletişimcilerin donanımlarını artırmaları  ileride çok işlerine yarar... Bir kurumsal iletişimcinin önünde her zaman çok fazla  fırsat var ama temelde ne kadar ve nasıl yapılması gerektiğinin bilinmesi  gerekiyor...”
Sanki Bülent Bey’le Hilton’da beraber çalışmıştık
“Kurumsal iletişimin en önemli işlevi, markanın ruhunu iyi anlamak,  değer ve kültürünü yaşatmak, görünür kılmaktır. Bunu bazen aşırı  içselleştirdiğimiz de olur; ama gereklidir. Kurumla, marka ile yoğun bir  duygusal bağ kurulur. Mesela ben Ytong’un İlk 50 Yılın Öyküsü kitabının yazım  sürecinde bütün kurucularla, eski yöneticilerle konuşmuş, kitabın bütün hazırlık  sürecine eşlik etmiştim. Anlatılanları, o dönemleri o kadar içten yaşamıştım ki  sanki Hilton’un inşaatında Bülent Bey’le beraber çalışmışız, İsmet İnönü’ye  beraber çıkıp, Türk Ytong ismini almışız... Nuri Bey ile ısı yalıtım hesapları  yapıp, malzemeyi ilmek ilmek örerek tanıtmışız gibi hissediyordum. Markanın güçlü  bir hikayesi olması kadar bu hikayenin markanın yolculuğuna, gelişimine destek  verecek şekilde iletişim dünyasının araçlarından faydalanarak doğru biçimde  anlatılması da önemlidir...”

Bülent Demiren ile / Tarihçe Sergisi
Kurumsal hafıza ve süreklilik firmayı değerli kılan  özellikler
“Türk Ytong’un önemli  özelliklerinden biri de çalışanların uzun zamandır birlikte çalışmasıdır. Ben işe başladığım dönemde de böyleydi. Fakat bu üreterek,  değişip dönüşerek olan bir şey. Ytong’u başarıya götüren unsurlardan biri de bu  istikrar bence. O kurumsal hafıza, süreklilik, entelektüel sermaye firmayı  değerli kılan özellikler... Kurum hafızası, kültür ve değerlerin yaşatılması  benim de en önemsediğim çalışmalar olmuştur.”
Bayağı bir eser bırakmışım gibi hissediyorum
“Türk Ytong’un hikayesine ve Bülent Bey’in tutkusuna,  idealistliğine çok inandım. Belki tüm yaptığımız o duyguyu layıkıyla taşımak  oldu. Baktığım zaman kurumda bayağı bir eser bırakmışım gibi hissediyorum. Böyle  bir markayı, 60 yılın 28 yılında başarıyla yukarı taşımak, kurumun itibarını,  markanın bilinirliğini artırmak için çaba harcamışım. Hem de TV, radyo, açık  hava reklamı yapmadan sektörünün en bilinen markaları arasında yer alması için  çalışmışım. İyi bir yere getirip teslim ettiğime de inanıyorum. Yeni  kariyerimde iletişim danışmanı olarak destek verdiğim Türk Ytong’la,  tasarımcısı ve yürütücüsü olduğum güzel bir 60. yıl projemiz devam ediyor...”
Hayatta  başka neler olduğunu görmek istedim
“Türk Ytong’tan ayrılma kararı vermem  benim için oldukça radikal ve zor bir karar oldu açıkçası. Markanın hikayesine inanmış, özümsemiş, işini severek yapan  bir çalışan olarak ayrılma kararı almanın oldukça zor olduğunu söylemeliyim. Bir  işi yaparken, belki de en iyi olduğunuzu hissettiğiniz bir dönemde bir şeyleri  bırakmak, bence cesaret isteyen bir şey. Ben bunu yaptım. İyi bir yerde  bırakmak ve hayatta daha başka neler olduğunu görmek istedim...”
Geniş bir yelpazede deneyime sahibim
“Bu uzun yıllarda edindiğim tecrübeyi, bu deneyime ihtiyacı  olan markalarla paylaşmak amacıyla kendi danışmanlık şirketimi kurdum. Nitelikli,  gerçekten kurumsal iletişime ve pazarlama iletişimine önem veren, tutarlı,  sürdürülebilir, doğru mesajlar içeren, yaratıcı projeler üretmek isteyen  herkesle çalışabilirim. İnşaat sektöründe olduğu kadar farklı sektörlerden de buna  ihtiyacı olan birçok şirket olduğunu görüyorum...”
Eşim de mühendis, bir oğlum da...
“İnşaat mühendisi olan eşim Mehmet (Akdeniz) de yıllarca  Fransız şirketi olan Lafarge’da çalıştı. Benim de sıklıkla kendimizi  karşılaştırdığım, dolayısıyla bir şeyler öğrendiğim bir kurum olmuştur Lafarge.  Türkiye’de hala çok örneğini görmediğimiz şekilde çalışanını önemseyen, iş  ortamını ona göre organize eden bir markaydı. Eşimin de o firmada önemli bir  kurumsal tecrübesi oldu. Lafarge, Türkiye’deki operasyonunu sonlandırdıktan  sonra eşim de inşaat, gıda ve farklı sektörlerde faaliyet gösteren kendi işini  kurdu. İki oğlumuz var. Biri Saint Joseph’in ardından Sabancı Üniversitesi’nde  Bilgisayar Mühendisliğini bitirdi. Şimdilerde Londra’da yüksek lisans yapıyor.  Küçük oğlumuz da fen lisesinde eğitimine devam ediyor...”

Ailesiyle / 2023 yazı...
Çizim ve illüstrasyon yapmayı severim
“Çizim ve illüstrasyon yapmayı severim. 2006 yılında bir  blog yazmaya başlamıştım. Sonra çizmeye başladım ve bir karakter bile  geliştirdim. Hatta o karakterle ilgili ürünler bile yaptım. Çocuk kitapları  resimledim, dijital projelere katıldım. Ama çok emek ve zaman isteyen bir şey olduğundan  10 yıl sürdürebildim. Belki vakit bulursam önümüzdeki dönem biraz çizimle ilgilenebilirim.  Karikatürü ve mizahı çok severim. Çocukluğumdan beri karikatür dergilerinin neredeyse  hepsini takip etmişimdir. Kitap okumayı da çok severim ama karikatür ve mizahın  yeri başkadır. Bunların dışında ailemle seyahat etmek de çok hoşuma gider...”
8 Ekim 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®... 
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin  ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır... 
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen  gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR... 
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 100 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor. 
Şantiye®nin  son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi  olarak göz atmak için lütfen tıklayın... 
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan  Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Bentley Systems / Seequent, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik,  Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hannover Fairs, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, Nexans, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prefabrik Yapı / Hekim Holding, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wielton, Wilo, Winsa, XCMG, Xylem ve ZF'nin değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.  
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 2.100 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz. 

 
                                                    








