Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz, ardından web sitemizin ŞantiyeTV sayfalarında ve Şantiye®nin basılı versiyonunda yayınladığımız “10 Soruda” isimli canlı yayın serimizin 19 Haziran 2025 Perşembe günkü konusu “Yapı Malzemesi Üreticilerinin Yaşadığı Sorunlar ve Olası Çözüm Yolları”, konuğu ise ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan oldu. Turan programda, dünyada ve özellikle Türkiye’de yaşanan ekonomik problem ve daralmalara ilişkin yorum ve izlenimlerini, yapı malzemesi üreticilerinin böylesine bir iktisadi ortamda yaşadığı sorunları, bu sorunlara yönelik muhtemel çözüm yollarını, mevcut koşulların sunduğu olası fırsat ve gelişim sergilenebilecek alanları, söz konusu ekonomik şartlarda firma olarak izledikleri stratejiyi, inşaat sektörünün genel durumuyla ilgili değerlendirmelerini, son yılların önemli konuları olan “sürdürülebilirlik”, “dijitalleşme”, “AB Yeşil Mutabakatı”, “enerji verimliliği” ve “TS 825 revizyonu” gibi konularla ilgili görüş ve önerilerini Şantiye® okurlarıyla paylaştı.
1) Öncelikle ODE Yalıtım ile ilgili kısa bir bilgi alabilir miyiz?.. Ne üzerine faaliyet gösteriyorsunuz, ürünleriniz, üretim tesisleriniz ve pazarlarınızla ilgili kısa bir bilgi rica etsek?..
ODE Yalıtım 1985’te, ilk etapta taahhüt faaliyetleriyle iş hayatına başlayan, 1988 yılında yalıtım sektörüne odaklanıp yalıtım sektöründe büyüme kararı alan üretici bir firma. 1996’dan bu yana da yalıtım malzemesi üretimi yapıyoruz ve bu sene 40. kuruluş yıldönümümüzü kutluyoruz. İhracat faaliyetlerimize ise 2000’de başlamıştık. Bugün Eskişehir ve Çorlu’da 6 üretim tesisimiz var. Ciromuzun yüzde 40’ı ihracat pazarlarından geliyor. Altı kıtada seksenin üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Son 3 yıldır da en çok yalıtım malzemesi ihraç eden firma ödülünü aldık. Isı, su, ses, yangın ve tesisat yalıtımı olmak üzere ürün gamımızın genişliği ve altı üretim tesisimizle rakiplerimizden ayrışan bir firma olduğumuzu söyleyebilirim. Tamamıyla kendi ürettiğimiz ürünlere odaklanıyoruz; bu kapsamda ciromuzun yüzde 98’si üretimden geliyor.
2) Son tüketiciden tüm çalışanlara ve sanayiciye kadar toplumun çok büyük bir kısmı özellikle ülkemizde ve kısmen de olsa dünyada yaşanan ekonomik daralmadan ve problemlerden etkileniyor... Sizin bir üretici / sanayici olarak ekonomik durumla ilgili yorumlarınızı alabilir miyiz? Ekonomide ne oluyor?
Özellikle pandemi sürecinden sonra neredeyse tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de çoklu krizlerle uğraşıyor, çoklu sorunlarla mücadele ediyor. Artan üretim maliyetleri, hammadde tedariğinde ve finansmana erişimde yaşanan sorunlar üretim süreçlerini ve yatırım kararlarını maalesef doğrudan etkiledi. Bu dönemde sürdürülebilir iş modelleri geliştirmek, verimliliği artıran çözümlere yönelmek ve uzun vadeli stratejiler benimsemek gerekiyor. Bu gibi zorluklarla mücadele etmek için maliyet artışlarına rağmen biz de birtakım önlemler alıyoruz ve sektör olarak kaliteli, sürdürülebilir üretim yapmaya, doğru malzemenin doğru kullanımını teşvik etmeye çalışıyoruz. Ekonomik belirsizliklerin olduğu dönemlerde bazen kısa vadeli öncelikler ön plana geçebiliyor ama bunun yerine genelde uzun vadeli stratejilere odaklanmak ve bu stratejiler çerçevesinde kısa vadeli aksiyonlar almaya çalışıyoruz. Rusya-Ukrayna ve İsrail-İran gerilimleri nedeniyle tüm dünyada belirsiz bir siyasi ve ekonomik ortam var. Bu durum hem ülkemizi hem ihracat pazarlarımızı olumsuz etkiliyor. Biz de bu koşullara uyum sağlamaya ve pazarlarımızı çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Fakat günün sonunda üretim maliyetleri bir noktada emtia fiyatlarına bağlı olduğu için fiyat artışlarından etkilenmemek mümkün değil. Kısaca, ekonomik sürdürülebilirliğe ve daha uzun vadeli işlere odaklanmaya ve bu gibi dönemlerde soğukkanlı olmaya çalışıyoruz.
“Yapı malzemesi üreticileri olarak bir taraftan değişen pazar koşullarıyla, diğer taraftan sürdürülebilir üretim yapabilmek için değişen tedarik koşulları ve maliyetlerle mücadele ediyoruz...”
3) Yapı malzemesi üreticileri / sanayicilerin durumunu özetleyebilir misiniz? Ne tür sorunlar yaşıyorsunuz?
Ekonomik dalgalanmalar gerek pazarda gerekse üretim maliyetlerinde birçok dengeyi bozuyor. Yapı malzemeleri üreticileri de değişen pazar dinamikleri ve farklılaşan maliyet yapılarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu süreçte tedarik zinciri problemleri yaşanıyor, regülasyonlar değişiyor. Üretilen ürünlerin yeni regülasyonlara göre geliştirilmesi gerekiyor. Hammadde fiyatında dalgalanmalar, dövizde dalgalanmalar meydana geliyor. Lojistik maliyetlerinde ve hammadde maliyetlerinde, üretim girdilerinde artışlar çok yaşanıyor. Tüm bunları düşünecek olursak tüm yapı malzemesi üreticilerinin işi zor. Bir taraftan değişen pazar koşullarıyla mücadele ediyoruz, diğer taraftan sürdürülebilir üretim yapabilmek için değişen tedarik koşullarına ve maliyetlerle mücadele ediyoruz. Dolayısıyla hiçbir üretici için kolay bir süreç değil maalesef. Buna göre yeni çözümler, farklı bakış açıları geliştirmek gerekiyor. Burada da ODE için verimlilik ve sürdürülebilir odaklı stratejilerin ön plana çıktığını söyleyebilirim.
“Uzun vadeli stratejiler belirlemek gerekiyor. Çünkü bu gibi dönemlerde kısa vadeli konular dikkat dağınıklığı yaratabiliyor. Ayrıca üretim süreçlerini daha verimli hale getirmek, ihracat odaklı büyüme stratejisi geliştirmek ve değişen piyasa koşullarına hızlı adaptasyon da şart...”
4) Bu sorunların çözüm yolları sizce neler?
Aslında bir önceki soruda da kısaca bahsetmiştim... Uzun vadeli stratejiler belirlemek gerekiyor. Çünkü bu gibi dönemlerde kısa vadeli konular aslında o kadar çok dikkat dağınıklığı yaratabiliyor ki çoğunlukla yolumuzu kaçırabiliyoruz. Dolayısıyla pazarın da el verdiği ölçüde uzun vadeli hedefler belirleyip bu doğrultuda ilerlemek gerekiyor. Sürekli bir maliyet baskısı oluşuyor. Bu maliyet baskısını yönetmek ve üretim yapan firmalar için üretim süreçlerini daha verimli hale getirmek aslında bir çıkış yolu. Bunun için de üretim ve tedarik süreçlerinde dijitalleşme, veriye dayalı optimizasyon, otomasyon ve akıllı üretim sistemlerine entegrasyon ön plana çıkıyor.
Diğer bir çözüm ise ihracat pazarları belirleyip, ihracat odaklı büyüme stratejisi geliştirmek. Pazarları çeşitlendirmek gerekiyor. Çünkü bir pazarda sorun yaşandığı zaman B, C ve D planı yapabiliyor olmamız lazım. Bunun için de tabii ki bizim ana pazarımız Türkiye ama ihracat tarafında da çeşitliliğe önem verilmesi şart. Risk bu şekilde farklı pazarlara bölüştürülmüş oluyor.
Bir de tabii değişen piyasa koşullarına göre hızlı adapte olabilmek önemli. Çünkü günümüz koşullarında rekabet çok yoğun ve pazar koşulları çok hızlı değişebiliyor. Bu değişime en hızlı ayak uydurabilen, bu değişime en hızlı cevap verebilen firmalar da ayakta kalıyor. Tabii burada standartlar da çok önemli. Sektörün kamu kurumlarıyla birlikte çalışması bu değişen pazar koşullarını olumlu etkiliyor. Çünkü sektörün kendisi aslında çözüm yollarını biliyor ama maalesef tek başına bunu yapamıyor. Muhakkak kamu kurumlarının da desteği gerekiyor. Tabii tüm bunları yapabilmek için güçlü bir Ar-Ge’nin olması şart. Yenilikçi ve sürdürülebilir ürünlerin sürekli geliştirilmesine önem verilmeli. Çünkü içinde bulunduğumuz dünyada maalesef hiçbir şey stabil değil, her şey sürekli değişebiliyor. Üreticilerin de ürünleriyle, hizmetleriyle, ürün kalitesiyle, söylemleriyle bu yenilikçiliği sürekli gündemlerinde, masalarında tutmaları gerekiyor ve bu da günün sonunda uzun vadeli, istikrarlı bir büyüme sağlıyor.
“Değişen pazar koşulları, artan rekabet yapı malzemeleri üreticilerini daha sürdürülebilir odaklı düşünmeye ve aksiyon almaya mecbur ediyor. Daha verimli olmaya, daha verimli üretim yapmaya ve bunu da sürdürülebilir bir şekilde ilerletmeye zorluyor...”
5) Mevcut koşulların yapı malzemesi üreticisine sunduğu fırsatlar da oluyor mu? Bu süreçte firmanız ve/veya sektör hangi başlıklarda bir gelişim sergiledi?
Değişen pazar koşulları, artan rekabet yapı malzemeleri üreticilerini daha sürdürülebilir odaklı düşünmeye ve aksiyon almaya mecbur ediyor. Daha verimli olmaya, daha verimli üretim yapmaya ve bunu da sürdürülebilir bir şekilde ilerletmeye zorluyor. Dolayısıyla bu sorunlar aslında “sizi öldürmeyen şey güçlendirir” lafını doğruluyor. Bu bağlamda refleks de kazanıyoruz, reflekslerimiz kuvvetleniyor. Daha dayanıklı oluyoruz. Zaten bu dönemde darbe alan firmalar eğer batmıyorsa sonrasında da pek batmıyor. Yani bu süreçten daha çevik, kuvvetli ve daha dayanıklı çıkıyorlar. Değişen pazar koşulları ve dinamikler kurumları ve kişileri güçlendiriyor.
Bu koşullarda inovasyon, verimlilik, dijitalleşme, akıllı üretim teknolojileri ön plana çıkıyor ve bunlar yapı malzemesi üreticisi için aslında sürdürülebilir ve verimli üretmenin ön koşulları haline geliyor. Yani ayakta kalabilmek için daha dijital, daha verimli oluyoruz, süreçlerimizi daha optimum bir şekilde yönetiyoruz. İnovasyon yapmak zorunda kalıyoruz. Mesela üretim tarafında bizim konuştuğumuz konular içerisinde çevre dostu üretim süreçlerini benimsemek var ve bu süreçlerin yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Geri dönüştürülebilir malzeme kullanım oranını artırmayı ve sıfır atığı hedefliyoruz. Dolayısıyla günün sonunda daha verimli bir yapı malzemesi üreticisi haline gelme fırsatı mevcut.
Diğer taraftan esneklik de kazandık. Pandemiden bu yana aslında farklı taleplere çok daha esnek ve çok daha hızlı şekilde cevap verebilmeye başladık. Dolayısıyla artan kapasitelerimizi doldurma, üretim ve satış yapma ihtiyacı bizi bu anlamda geliştirdi. Bir de tabii ihracattaki başarımız hatırı sayılır derecede arttı. O alandaki büyümemiz de tesadüfi değil. Burada da yine farklı pazarlara, farklı taleplere hızlı cevap verebilme yetenekleri ön plana çıkıyor.
6) İhracat hala ciddi bir alternatif veya çözüm mü?
Bu sorunun sektörler ve ürünler bazında farklı yanıtlar var tabi... Bizim ürün gamımız içerisinde bitümlü membranlar, ekstrüde polistren köpük, elastomerik kauçuk köpüğü, cam yünü, cam yünü boru ve taş yünü boru mevcut. Zengin bir ürün gamına sahibiz. Ön plana çıkan ürünler zaman zaman değişebiliyor. Yani ürün çeşitliliği aslında bize bu anlamda da avantaj sağlıyor. Güncel döviz kuru bazı ürünlerde rekabet etmemizi kolaylaştırırken bazı ürünlerde rekabeti zorlaştırıyor. Dolayısıyla bu durumda bile ihracatın mantıklı olduğunu söyleyebilirim. Bu sadece bizim için değil, aslında rekabet edebilen tüm Türk üreticiler için geçerli. Çünkü küresel pazarlarda artan bir talep var. Bu artan talebe en hızlı ve en uygun şekilde hangi ülkeler cevap verebilirse ileride o ülkelerin rekabet gücü daha fazla olacak. Ayrıca yapı malzemelerinde enerji, hammadde gibi girdi oranları hep döviz endekslidir. Dolayısıyla bir finansal denge kurmak açısından da döviz geliri her yapı malzemesi üreticisi için önemli. Bazı pazarlar daha karlı, bazı pazarlar daha karsızdır. Her ürün her pazarda rekabetçi olmayabilir. Ama yapı malzemesi üreticilerinin bence her durumda ihracata ve ihracat pazarlarına odaklanması gerekiyor.
Bu saydığım iki nedenden dolayı biz de bu süreçte Avrupa ve Ortadoğu gibi pazarlarda, enerji verimliliğini ön plana alan ve çevre dostu ürünlere yönelen ülkeleri seçiyoruz. Burada tabii sürülebilir ihracat başarısı için öncelikle rekabetçi fiyat sunabilmek gerekiyor ve o pazarlardaki kalitede ve o pazarların ihtiyaçlarına göre ürün üretmek gerekiyor. Sertifikasyon süreçleri önemli. Çünkü her pazarın kendine göre bir sertifika ihtiyacı olabiliyor. Buna cevap verebilmek şart. Gerekli lojistik altyapıyı kurmak gerekiyor. Çünkü burada yine her pazarın lojistik alışkanlıkları farklı. Buna göre esnek çözümler üretmek gerekiyor ve hedef pazarın ihtiyaçlarını doğru analiz etmek lazım. Dolayısıyla belki eskisi gibi hala her ihracat pazarı ve her ürün çok mantıklı olmayabilir ama muhakkak yapı malzemeleri üreticilerinin ihracatı uzun vadeli bakarak gündemde tutması gerekiyor.
7) Geçmiş sorularda kısmen cevap verdiniz ama yine de soralım; firma olarak ne tür bir refleks gösteriyorsunuz? Nasıl bir strateji geliştirdiniz ve aldığınız tedbirler neler?
Proaktif yaklaşmak önemli. Pazarları tanımak, bilmek, sahayı ve müşteri ihtiyacını anlamak, müşteriye ve sahaya yakın olmak ve buna göre esnek olabilmek şart. Bu tabii ki sahanın her istediğini yapmak anlamına gelmiyor. Müşterinin ihtiyacını doğru analiz edip buna göre en uygun ürün ve çözümü geliştirmek ve proaktif olmak, esnek olmak gerekiyor. Bunlar da tabii verimlilikten, Ar-Ge’den, dijitalleşmeden, doğru tedarik zinciri kurmaktan geçiyor. Çeşitli pazarlara konsantre olarak bu reflekslerimizi de güçlendirmiş oluyoruz. İhracatta yol alabilmek için zaten söz konusu kasların iyi çalışıyor olması lazım. Yoksa bizden daha hızlı birileri veya daha uygun maliyetli, daha kaliteli üretim yapan bir üretici gelip pazarımızı alabilir.
8) İnşaat sektörünün genel durumuyla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Sektörde mevcut durum ne? Riskler ve fırsatlar neler?
Tabii şüphesiz Türkiye ekonomisinin itici gücü inşaat sektörü ve yine 2024 yılında diğer sektörlerden pozitif yönde ayrışmış durumda. Bunun da bizce iki temel faktörü var. Bir tanesi maalesef deprem felaketinin ardından bölgedeki inşaat tarafındaki hareketlilik. Diğeri de özellikle kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle konut sektöründeki hareketliliğin devam etmesi. Türkiye’de sürekli konut ihtiyacı oluşuyor. Eskisi kadar da genç değiliz ama yine de görece diğer rakip ülkelere göre bu anlamda konut ihtiyacımız oldukça yüksek. Fakat enflasyon ve artan faiz oranları maliyet yönetimini zorlaştırıyor ve karlılık tarafında da bu süreçler olumsuz etkilenebiliyor. O yüzden inşaat sektöründe beklediğimiz kadar bir büyüme göremiyoruz. Çünkü maliyetler ve fiyatlar baskılanıyor. Zaten son dönemde piyasada bir daralma olduğu konuşuluyor. Bu da girdiler artsa bile birim fiyatların artmamasına, girdi maliyetleri artsa da birim fiyatların yükselmemesine neden oluyor. Bu da üreticilerin kar marjlarını düşürüyor. Tabii yükselen faiz oranları nedeniyle yeni yatırım iştahı da eskisi kadar olmuyor. Ticaret hızı da bu anlamda yavaşlıyor. Dolayısıyla zor bir süreç. Belki 2025 yılında diğer sektörlerden bir miktar pozitif ayrışabilir ama inşaat sektörünün potansiyelinin ve olması gerektiği yerin altında kalacağını tahmin ediyoruz. Bu süreçte iş ortaklarıyla iletişimi çok önemsiyoruz. Çünkü her gün farklı bir krizle mücadele ediyoruz ve bu krizden hem bizler hem de iş ortaklarımız etkileniyor. Dolayısıyla zaman zaman iş ortaklarımızla, müşterilerimizle, çalışanlarımızla ve tedarikçilerimizle bir araya gelip piyasadaki durumu değerlendiriyoruz. Bu da güven anlamında olumlu katkı sağlıyor. Yani zorlukların üstesinden birlikte gelmeye çalışıyoruz.
“Verimlilik artışının büyük bir kısmının dijitalleşmeyle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Başta üretimde verimlilik, izleme, takip, kalite kontrol, hammaddelerin izlenebilmesi, çıkan ürünün izlenebilmesi gibi konuları hep dijital araçlarla gerçekleştiriyoruz ve bu anlamda dijitalleşmeyi önemsiyoruz...”
9) Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz “sürdürülebilirlik”, “dijitalleşme”, “AB Yeşil Mutakabatı”, “enerji verimliliğiyle ilgili yasal düzenlemeler” ve “TS825 revizyonu” gibi konularla ilgili de görüşlerinizi merak ediyoruz...
Sürdürülebilir değer yaratma ODE olarak özellikle üretim tarafımızda gündemimize aldığımız bir konu. Sürdürülebilir kalitede değişen tüm koşullara rağmen sürdürülebilir rekabetçi koşullarda, sürdürülebilir kalitede ve hızda ürünlerimizi üretip pazarlarımıza bu ürünleri sunmayı önemsiyoruz. Tabii sürdürülebilirlik aynı zamanda işin devamlılığı, yani paydaşlarımızla işbirliği anlamında önemli. Paydaşlarımızı sadece bugünün paydaşları olarak değil, geleceğin paydaşları olarak da görüyoruz ve bu da kararlarımızda daha uzun vadeli düşünmemizi sağlıyor. Diğer taraftan tabii ki sürdürülebilir deyince herkesin adına çevre, yeşil geliyor. Biz de bu kapsamda 40. yıl logomuzda ve ambalajlarımızda yeşil yaprağı kullandık. Bunu sadece yüzeysel bir çevrecilik adına koymadık. Onun bizdeki yansımasını, yani paydaşlarla sürdürülebilir iletişim ve ilişki, sürdürülebilir kalitede ve hızda üretim, sürdürülebilir şekilde rekabetçi olmak, sürdürülebilir büyüme ve işin gelecek nesillere aktarılmasını önemsiyoruz. Bu şekilde bir sürdürülebilirlik bakış açımız var.
“Dijitalleşme”, özellikle üretim tarafında yine çok önemsediğimiz bir unsur. Otomasyon sistemleri, planlama ve operasyon tarafında robotik uygulamalar kullanıyoruz. İş ortaklarımıza sunduğumuz siparişlerin yönetimiyle ilgili portallarımız var. Dolayısıyla hem tedarik tarafında hem planlama tarafında hem satış tarafında hem de üretim tarafında dijitalleşmeyi ön planda tutmaya çalışıyoruz. Çünkü verimlilik artışının büyük bir kısmının aslında dijitalleşmeyle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Başta üretimde verimlilik, izleme, takip, kalite kontrol, hammaddelerin izlenebilmesi, çıkan ürünün izlenebilmesi gibi konuları hep dijital araçlarla gerçekleştiriyoruz ve bu anlamda dijitalleşmeyi önemsiyoruz. Önümüzdeki yıllar içinde 3 yıllık bir dijitalleşme planımız var ve bunu da hayata geçirmeye başladık.
Yalıtım sektöründe AB Yeşil Mutabakatı kapsamında henüz büyük yaptırımlar söz konusu değil ama yine de ürettiğimiz ürünlerin karbon emisyonlarının az olmasına, sürdürülebilir imalat konularına dikkat ediyoruz. Zaten sektörde ürünlerine ilk EPD sertifikasını ODE olarak biz almıştık. Dolayısıyla sektörümüz açısından da AB Yeşil Mutabakatı devreye girdiği anda altyapımızın birçok şeye hazır olduğunu söyleyebilirim.
TS825 ise hatırlanacağı üzere 90’lı yıllarda yayınlanmış ve yıllardır yürürlükte olan bir standart. Geçtiğimiz aylardaki revizyonu ise biraz gecikmiş ama yerinde bir revizyon. Biz de ODE olarak konuyla ilgili bir bilgilendirme kitapçığı hazırladık ve web sitemizde yayınladık. İlgililer son güncellemelerle ilgili ayrıntıları oradan öğrenebilirler. Düzenlemenin en önemli unsuru ise tabii ki ısıtma ihtiyacıyla birlikte artık soğutma ihtiyacının da dikkate alınıyor olması. Çok olumlu ve biraz gecikmiş bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Bu standart tüketiciye hem kışın hem yazın daha az enerji sarf etme imkanı sunuyor. Dolayısıyla enerji tüketimini azaltacak ve doğrudan hane halkının cebine pozitif bir etki yaratacak. Tabii bunu kesinlikle sektör olarak da doğru anlatmamız gerekiyor.
“Standartlar, standartlara göre üretim-uygulama ve bunların sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. Bu üçünden biri olmadığında maalesef yalıtım istediği etkiyi yaratamıyor ve yalıtıma olan inanç zaman içerisinde azalıyor...”
10) Devlet kurumlarına ve tüm inşaat sektörüne mesajınız ne olur? Ülkenin ve sektörün refahı için ne yapılmalı, neler talep ediyorsunuz?
Doğru ürün üretmek yetmiyor; doğru ürünlerin doğru şekilde uygulanıp, bunların sistematik bir şekilde denetlenmesi de gerekiyor. Ancak o şekilde doğru yalıtım yapılabilir ve yalıtıma olan güven artar. Uzun vadeli güvenli ve çevreci çözümler benimsenmesi gerekiyor. Bu durumda kamu ve özel sektörün iş birliği içerisinde hareket etmesi önemli. Tüm yalıtım uygulamalarının önceliklendirilmesi ve hem ekonomik hem de çevresel açıdan faydalarının doğru anlatılması gerekiyor. Mevcut yasal çerçevenin güçlendirilmesi, denetimlerin daha etkinleştirilmesi ve sektör paydaşlarının daha da bilinçlendirilmesi şart. Özetle, aslında standartlar, standartlara göre üretim ve uygulama ve bunların da sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. Bu üçünden biri olmadığında maalesef yalıtım istediği etkiyi yaratamıyor ve yalıtıma olan inanç da zaman içerisinde azalıyor. Dolayısıyla bunları önemsiyoruz. Standartların sıkılaştırılarak, denetimlerin artırılması ve mevcut binaların da denetlenmesi ve iyileştirilmesi bu bağlamda önemli. Türkiye’nin geleceği için yalıtım bir maliyet unsuru değil; güvenli, konforlu ve sürdürülebilir yaşamın temel bir parçası. Devlet ve sektör birlikte hareket ederek daha güvenli, daha dayanıklı ve çevreye duyarlı şehirler, binalar inşa etmek için elini taşının altına koyup sorumluluk alması gerekiyor.
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
6 Ağustos 2025
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 100 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Bentley Systems / Seequent, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hannover Fairs, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prefabrik Yapı / Hekim Holding, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wielton, Wilo, Winsa, XCMG, Xylem ve ZF'nin değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 2.100 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.